skip to main |
skip to sidebar
Bir insan başka bir insan ile bir birliktelik düşünüyorsa, bunun için öncelikle ne yapması gerekir acaba? Önce kendi bildiği doğruları, karşısındakinin doğrulari ile karşılaştırıp, ortak noktalarda buluşması gerekmezmi? Karşısındakinin sevmediği hareketleri terbiye edip, sevdiği kişininde kendisinin sevmediği konularda terbiye etmesini beklemezmi? Tabi ki bekler ve beklemekte haklıdır da.
Peki karşıda ki insan egosuna kapılmış ve sadece kendi doğru bildiği özgürlükleri yaşıyorsa? Klasik olayları biliriz, kadın mini etek giyinmek ister, sevgilisi karşı çıkar, çünkü bir erkek için onur kırıcıdır bu. Bayan şimdi buna rağmen, her zaman giyinme özgürlüğünü savunupta, giyiniyorsa ne olur bu işin sonu? Yine buna benzer klasik bir olay, erkek hep kahveye gider, kadın bunu bitabi istemez. Erkek ise kadını dinlemez ve devam eder. Bu hayatın sonu, bu birlikteliğin sonu nereye kadar gider? Bir evlilikte, daha doğrusu bir beraberlikte, en başta ki görev, kendi özgürlüklerini. karşında ki insanın sınırları içinde yaşaması değilmidir? Her iki tarafta sevdiği insanın sınırları içinde yaşarsa sorun çıkarmı? Tabi ki çıkmaz. Bir insanın kıymeti ve değeri yaşadığı özgürlükler kadar değildir, onun kıymeti ve değeri yaşayabileceği halde, sevgilisine karşı olan saygısından ve sevgisinden yaşamadığı özgürlüğü kadardır. Verilen emekler karşısında kıymet biçilir, verilmeyen emeğe kimse kıymet biçmez. Gökyüzünden hergün altın yağsa idi, altının değeri olurmuydu? Altının değeri az olmasındandır, ona emek verilip koca kayaların arasından bin zorluklarla çıkarılmasındandır. Eğer yağmur yerine ekmek yağsa idi, ekmeğin kıymetimi olurdu? Bakın Hz Musa halkına, çölde, gökten rızk yağdı, yemek yağdı, bildircin eti ve daha neler neler. Ne yaptı israil evlatları? Gökten yağan yemeği, bir zaman sonra beğenmediler, kıymetini sıfır saydılar. Insanda böyledir işte, belki de kuranı kerim bunu bize anlatmak istemiştir bu güzel olay ile.
Bir insan verdiği emek kadar kıymetlidir. Bir bayan verebildiği fedakarlıklar ile değer kazanır, bir erkek ailesine karşı yaptığı fedakarlıklar ile değer kazanır, kıymeti olur.
'BENIM ÖZGÜRLÜĞÜM' diye bağıran insanlar aslında anlamamıştır özgürlüğü. Özgürlük herşeyi dilediğim gibi yapabilmek değildir, özgürlük yapabilme hakkına sahip olduğun halde, bazı şeyleri karşısındakine duyulan saygıdan dolayı yapmamaktır. Karşınızda ki insan sizin bazı yaptığınız şeylerden rahatsızlık duyuyorsa, sizde bunu hiç takmayıp halen yapıyorsanız bu çok büyük bir saygısızlıktır. Saygısızlık ise özgürlük değil, özgürlüğün kısıtlanmasıdır! Özgür olan insan başkaların sınırlarını koruyan insandir! Kendi özgürlük düşüncesini saygısızca başkasına dayatana ' Zalim ' derler! Kuranı kerim dinde bile bu özgürlüğü tanımıştır.' Dinde zorlama yoktur' diyor ayetinde. Din gibi kutsal olan bir güzellikte bile zorlama girince, o güzellik kaybolduğunu kuran bize öğretiyor. Kimse kimseye zorlukla hükmedemez! Kimse kimseye kendi özgürlük düşüncesini yamalayamaz. Bazı insanlar var, diyorlar ki ' Ben istediğimi yaparım,kimse bana karışamaz'!
Böylelerine demek gerekir ki ' Dilediğini yap, dilediğin şekilde yaşa ama benimle bu şekilde yaşayamazsın! ! '. Kabul ederse ne ala, etmezse başkasına kendi dayatmasını yaşatmaya hakkı yoktur. Bu özgürlük değildir! Özgür olabilmek için öncelikle sevdiklerine köle olmak gerekir. Bakın bir bebek özgürdür, ama annesinede muhtaçtır, tabiri caizse köledir! Annesi onu ortada bıraksa, açlıktan ölür heder olur gider. Buna rağmen o bebek, o çocuk özgür değilmidir acaba? Kesinlikle özgürdür ama özgürlüğü başkasına muhtaç olmaktan geçiyor. Niye bunu anlayamıyoruz? Niçin özgürlük diye başkalarını üzüyoruz? Özgürlük saygısızca başkasına kendi şartlanmalarını dayatmakmıdır?
Bu özgürlük değildir, bu apaçık saygısızlıktır!
Saygısızlık yapan insan ise, sevgiden yoksun kalmaya kendini mahkum bıraktığını, farkında bile olmadan yaşayacaktır! !
Beled Suresi 12 - 13
Sarp yokuşun ne olduğunu sana bildiren nedir?
Özgürlüğü zincirlenenin bağını çözmektir o.
Mustafa Çelebi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder