26 Aralık 2009 Cumartesi

HANİF OLMAK, Şirketler İmanından Tekil fıtrat İmana/ALİ SARSU

Kur’an potansiyel akıl varlığını işletilmediği taktirde “aklı var” veya “aklı işliyor” olarak tanımlamaz. Var olan aklı kullanmamak ile akılsızlık arasında bir fark görmez. Kur’anın sık vurguladığı ve başka hiçbir “kutsal” kitapta, hiçbir din öğretisinde akla bu kadar vurgu yapan “aklınızı işletmez misiniz?” türünden muhatabını dürtüp şiyar eden uyarıcı misli bir din kitabı bulamazsınız. Kur’an aklın ne şekilde işletileceğine dair mükemmel bir tanımlama yapmıştır. Hakikati ne şekilde akıl taşıyanların görebileceğine dair misaller verir…

Kur’anda Allah’ın tanımını yaptığı imana ve aklın çalıştırılmasının ve hatta kapasitesinin artırılması adına çok önemli bilgiler bulabileceğiniz bir Kitap.

13 Aralık 2009 Pazar

Parazit Enerjiler, Yani Reiki!


Eskiden Cinler, Periler vardı, Cinci hocalar ve bacılar vardı. Tam onlardan kurtulduk, çağ atladık diyecektik ki, Parazit Enerjiler çıktı ortaya. Yani öte ki ismi ile Reiki!
Şimdi abi olay şöyle başlamış. Japon bir Misyoner ( Dr. Mikao Usui) 19yy kalkmış, kendi kendine düşünmüş. Düşüne düşüne sonunda demiş ki:
- Rei = her yerde var olan! Ki = Ruhsal yaşam enerjisi. der demezde kendinden geçerek yedi aleme anlatmış. Çevresinde ki müritlerini toplamış, onlara şöyle bir bakmış ( artık nasıl baktı ise) ve bol enerjili bir ses ile :
- Benim çabuk elimi tutun, enerjim akıyor. Haydin çabuk! diye bağırmış!
Müridleri ne yapsın, tutmuşlar elinden adamın, akan enerjiyi kendi bedenlerine akıtmışlar! Eskiden bizim Şeyhler yapıyordu bunu, el verme felan hani. Şimdi devir değişti ya, artık Reikiciler yapıyor bunu! Çağa uymak buna derim işte ben! Bak, ne güzel çağ atladı şeyhlerimiz.
Neyse işte, adam sonra başlatmış anlatmaya. Topladığı bir kaç gence el verince, bunlara da bulaşmış bu enerji
(Domuz Gribi gibi, ondan ona). Gençlerde köylerine gidince,önce ailelerine, sonra komşulara, sonrada dünyaya akmış bu enerji.
Yani Reiki her yerde olan bir enerji ama, 19yüzyıla kadar bunu kimse anlayamamış.
***
Şimdi Reiki okulları açıldı. Ne öğretiyorlar ? Efendim oturuyorsun bir grup ile orda, ve ilk öğrettikleri şu :
- Rei: Her yerde var olan! Ki: Ruhsal yaşam enerjisi.
Bunu duyunca "Yahu" dedim, " ben bunu sanki bir yerde duymuş gibiyim. ?"! Hemen cevap verdiler " Biz başka birşey demedik, hep vardı ama yeni keşif edildi".
"hıı" dedim, başkada birşey demedim.
Derken...
Bu gruplarda oturuyorsun, "her yerde var olan ruhsal yaşam enerjisini" arıyorsun. Yani aslında içinde var, var ama, sen cahil olduğundan daha keşif edememişsin (Bizim Şeyhlerde aynısını diyordu da inanmıyordum. Şeyhler yine en azından ALLAH bir diyordu, bunlarda oda yok arkadaş.) Önce bir Mantra diyorlar, sonra bir Çakra! Mantra ve Çakra´nın ortasına birazda Para akıttılarmı oluyor sana Ruhsal Yaşam enerjisi.
Peki bu Reiki ile ne yapılıyor? Yani bu kadar enerjiyi alınca, ne değişiyor sende? Onuda Reikiciler anlatsın! Dinleyelim Abimizi:

- Reiki, bir Reiki Master'ının öğrencisine Reiki'yi kullanma yeteneğini transfer etmesiyle (el vermesiyle) olur.
- hıı, ee devam?

- Seminere katılan kişi enerjiyi, enerjinin çalışma sistemini ve Reiki ile ilgili teorik bilgiyi öğrenir elverme inisiyasyon (uyumlanma) seansı sonrasında Reiki enerjisine kanal olup Reiki'yi kullanmaya başlar.

- Bak sen..., abi televizyon kanalı gibimi? Uzak kumandası da varmı acaba? Bir tanede biz alalım diyorduk da...Buyur?! Yok bana bakma sen abi, devam et lütfen.!

- Reiki, kanal olunduktan sonra enerjinin ellerden geçerek aktarılması ile kullanılır.
- Abi, bana sanki burda bıraz atıyorsun gibime geldi.

- Enerji aktarımı sırasında uygulama yapılan kişiye, o kişiden de uygulama yapan kişiye herhangi bir problem geçmez.
- Yok abi, biz zaten garibanız, bizim kendimizden başkasına problemimiz geçmez!.

- Reiki uygularken konsantrasyon gerekmez.
- Peki abi, senimi kıracağız, öyle diyorsan öyledir!

- Reiki için inanmak şart değildir.
- Gözünü seveyim, böyle deme abi ya. Dinsiz diyecekler vallahulazim!

- Siz inanmasanız bile o çalışır ve şifa verir.
- Iyi işte abi, Başbakanımıza bir gönder sen, adam şifa bulsun. Yazık, bak çok hasta enerjisi bozulmuş. Açılım açılım diyor..

- Reiki bir kez elde edilip ömür boyunca kullanılır.
- Abi, ABD bu reikiyi elimizden almaz değilmi? Bak sonra başımız derde girmesin, lütfen doğru anlat şunu!

- Kullanmazsanız bile kaybetmezsiniz.
- Abi sen bizim uyuzu bilmiyorsun, o kesin kaybeder.

***
Burdan tüm Reikicelere sesleniyorum: " Kardeşim bana enerji menerji göndermeyin, bana yaramıyor. Sinirim alt üst oluyor! Lütfen!! Geçen hanginiz gönderdi ise, göndermişsiniz, bizim uyuzla sabaha kadar kavga ettik. Lütfen göndermeyin! Ben Enerjimi ALLAHTAN alıyorum, sizin gönderdikleriniz ile çakışıyor, sonra bozuluyoruz. Tamir etmesi zor oluyor! Göndermeyin kardeşim bana!!"
Efendim işin kötü tarafı bu. Yani sen istesende istemesende enerji geliyor. Yahu buna eskiden Nazar derlerdi, hani şöyle bir keskin bakıyordun, o an hemen pat bayılıp düşüyorlardı ya, hah işte buda aynen o işe benziyor.
Sen suçlu ol olma, enerji bir geliyor, bir dahada gideyim demiyor.

Bizim Göktürk var, çok sevdiğim bir insan, onun dediğine göre bunlar Satanizm dini imiş. Bence yanılıyor Gardaşım! Iblis bunların arasına girse, üç güne kalmaz iblislikten istifade eder, ederde ALLAHA " Ya rabbi bana lanet ettin, kovdun huzurundan.., ama bunların yaptıklarını görünce, ben artık iblislikten istifade ediyorum. Lütfen beni bu Parazitlere bulaştırma!" der.

Maide Suresi 63 ruhbanları ve hahamları onları, günah oluşturan sözlerinden, haram yemekten alıkoysalardı olmaz mıydı? Ne kötüdür onların sınaat/teknoloji olarak üretmekte oldukları.

Ruhban vardı, Haham vardı, sonradan Hacı Hoca eklendiydi, şimdi buna birde Parazit Enerjiler eklendi, ayy pardon Reiki diyecektim! Enerjim bozulmuş, kelimeleri karıştırıyorum

Mustafa Çelebi

28 Kasım 2009 Cumartesi

Hangi islam 'Edep dışı hadisler'!

Önce ki yazılarım da uydurulan hadislere birçok kez değindim. Islamiyet altında bu tür saçma hadis uyduranlar ne kadar ALLAH´a iman ettiklerini varın siz düşünün artık. Anlatacaklarım daha bitmedi, tam tersine aslında daha işin başlangıcındayız. Başlığı bu sefer "Edep dışı hadisler" diye seçtim.

Hadisleri seçerken bir kısım hadisi bilerek almadım buraya, dileyen hadis kitaplarını bu konuda karıştırır, kendi araştırır bulur. Niçin almadığıma gelince, açıkcası utandım!

Zaten aldığım hadislerde edep dışı rivayetlerdir (affinıza sığınarak alıyorum, bu kardeşinizi inşallah hoş görürsünüz). Tabi ki sadece hadisde kalmayıp bazı son zamanda fetva diye ortaya attıkları saçmalıklardan´da bir demet aldım. Maksat düşündürmek!

Şimdi gelelim affınıza sığınaraktan derlediğim hadislere.

1) Peygamberin Cariyesi zina etmişmiş:

Hz. Ali hutbede şöyle buyurdu: “Ey insanlar, kölelerinize –ister muhsan olsunlar, ister olmasınlar- hadleri tatbik edin. Zira Hz. Peygamber As.’ın bir cariyesi zina yapmıştı, ona celde tatbik etmemi emretti. Dövmek üzere yanına geldim. Yeni nifas olmuştu. Döversem öldürürüm diye korktum. Durumu Rasülüllah’a arzettim. Bana:
“_ İyi yapmışsın, iyileşinceye kadar ona dokunma” dedi.”
(Müslim, Tirmizi, Ebu Davut) KÜTÜB-i SİTTE; 1593, 5/168, 169


Hz. Enes anlatıyor:
Bir adam, Rasülüllah’ın ümmü veledine temas etmekle itham edilmişti. Rasülüllah, Hz. Ali’ye “Git boynunu vur” diye emretti. Hz. Ali, adama geldiği vakit, onu bir kuyunun içinde yıkanıp serinliyor buldu.
“Çık dışarı” diyerek elinden tutup kuyunun dışına çıkardı. Hz. Ali adamın “burulmuş” hadım edilmiş ve erkeklik organından mahrum olduğunu gördü. artık ona dokunmayıp, durumu Hz. Peygamber’e haber verdi. Rasülüllah, onu, davranışı sebebiyle takdir etti.” (Müslim, Tevbe 59, 2771) KÜTÜB-i SİTTE; 1602, 5/176, 177 (1)


Bu iki rivayeti iyice anlamanız için tekrar tekrar okumanızı istirham ediyorum. Rivayetde ki edepsizlik bütün hadleri aşmıştır.

Birinci rivayette, peygamberimiz Muhammed Mustafa´nın (salatü selam olsun ona), ona çocuk vermiş olan cariyesinin zina yaptığını, zina neticesinde hamile kaldığını ve bu çocuğu doğurduğunu anlatmaktalar.

Bu rivayetde çirkin iftiraya maruz kalan cariye, MARIYE anamızdır! Yani Peygamberimize küçük yaşta ölmüş olan Ibrahimi veren anamızdır! Bu tür rivayetleri uyduran melunlar, peygambere nasıl sataşacaklarını
bilemediklerinden, onun ölümünden sonra böyle edepsiz rivayet uydurmuşlardır.
Şimdi biz bu edepsizlikleri red edince, bizlere 'Dinsiz' gözüyle bakıyorlar. Buyrun bakalım hangi müslüman bu hadisleri kabul edebilecek? Siz kabul edebilecek misiniz?

2) Cariyenin avreti namus değil anlaşılan:

493- Abdullah İbnu Amr İbni’l-As (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ” buyurdular ki: “Sizden biri cariyesini veya kölesini veya ücretlisini evlendirdi mi, artık onun avretine bakmasın.”
(K.S. 2680 C.8 S.522 Akçağ, alıntısı: Ebû Dâvud, Libâs 37, (4113, 4114) .)


Bu rivayet nerde geçiyor dikkat ettiniz mi? KÜTÜB-İ SİTTE´de. Yani en güvenilir diye bize yutturulan kitaplar´da. Yani bu hadis SAHIH! Şimdi anlaşıldı şeriatçılar ne diye 'cariye isteriz' diye bağırdıkları. Ne diyor rivayet anlayalım. Cariye evlenirse artık avret yerlerine bakmayacakmışız! (insan buna sahih diye nitelendirmeye utanır yahu!).

Şimdi bu tür saçmalığı, peygamberimizin söyleyebileceğine nasıl inanabilir insan? Bir taraftan diyeceksin ki (kur´an diyor) "üstün ahlak sahibi peygamberdir" öte yandan kalkacaksın "Peygamber dedi ki" diyeceksin "Avretlerine evlendikten sonra bakmayacaksınız!".

ALLAH ıslah etsin ne diyeyim.

3) Peygamberin eşine uydurulan çirkinlik:

501- Enes b. Mâlik’ten rivayet: “Uhud harbinde, Yemin olsun ki, Âişe binti Ebi Bekir ile Ümmü Süleym’i paçalarını sıvamış halde gördüm. Baldırlarının bileziklerini görüyordum. Su tulumlarını taşıyor, sonra gâzilerin ağızlarına boşaltıyorlardı. (Müslim, C.8 H.136/655 Sönmez Neşriyat.)


Bu rivayet apaçık Ayşe ve Ümmü Süleym´ye yapılan bir iftira değildirde nedir? Kaldı ki farz edelim gerçekten Peygamberin eşi bu şekilde su taşıdı ve yardımcı oldu, peki bu adam bacaklarını anlatma gereğini niye duymuş acaba? Yani övüyormu sövüyormu belli değil.

Kendi hamımlarını çarşafa sokup, "tek bir saç teli görünse yetmiş yıl cehennemde yanacak" diyenler, peygamberin hanımına gelince "bu hadisler Sahihtir" diyorsa, bu ikiyüzlülük değildirde nedir?

4) Terbiyesizliğin daniskası! :

519-.... Câbir b. Abdullah (r.a.) ’den; demiştir ki:Resûlullah (s.a.)
“- Biriniz bir kadına dünürlük yaptığı zaman kendisini o kadınla evlenmeye sevk eden organlara bakmaya imkân buluyorsa, bunu yapsın-”
(Câbir) dedi ki: “ben bir câriyeyle evlenmek istedim, bunun üzerine (onun haberi olmadan görebilmek için) onu gizli gizli gözetlemeye başladım. Nihayet beni kendisiyle evlenmeye sevk eden (organlar) ını gördüm de onunla evlendim.
(Ebû Dâvud, K.en-Nikâh (12) , Bâb 17-18 C.8 S.148 Şamil Yayınları.)


Hani birşeyler yazacağım ama harbiden bu saçma sapan hadisi sizlerin vicdanına bırakıyorum.

Açıklamaya ne gerek var, işte yazıyor! Anlayan anlamıştır zaten ne anlama geldiğini. Bize susmak düşer!

5) Peygamberimize çok çirkin bir iftira! :

520-........... Câbir (r.a.) ’den rivâyet olunduğuna göre, Peygamber (s.a.) (ansızın) bir kadın görmüş, bunun üzerine Zeyneb bint Cahş’ın yanına girip onunla ihtiyacını gidermiş, sonra ashabının yanına çıkıp onlara; “Kadın, şeytan kılığında (bir erkeğin) karşısına çıkabilir kim böyle bir şeyle karşılaşırsa, hemen ailesine gelsin (ve onunla cinsi münâsebette bulunsun) çünkü bu (şekilde hareket, kadınlara yönelik) içindeki(his) leri zayıflatır.” buyurmuş..
(Ebû Dâvud, K.en-Nikâh (12) , Bâb 42-43 Şamil Yayınları, ayrıca: Müslim, nikâh 9; Tirmizi, redâ’ 9.)


Şimdi bunu açıklayarak okuyalım. Peygamberimiz yolda bir kadın görüyor ve anlaşılan o ki; (haşa) kadını çok (cinsellik manada) çekici buluyor. Bunun için gidiyor Zeynep anamız ile cinsi münasebette bulunuyor!

Birde utanmadan geliyor (güya) bunu ashabına anlatıyor! Şimdi bunu hangi akıla uyarak izah edebileceksiniz? Böyle bir peygamber olurmu hiç?

Hiç o üstün ahlak sahibi insan bunu yapmış olabilirmi? Bu ne rezalet! ! ! !

Kalem Suresi 4 Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.

6) Cariyenin Avreti:

Şimdi su Fetva kitapların da olan alıntıyı dikkatlice okuyun:
"Yabancı kadın hür değil de cariye ise bazı alimler 'Onun avreti göbekle diz arasıdır' demiştir."


"Bazıları da 'Cariyenin avreti yaptığı iş sırasında açılmasına ihtiyaç olmayan kısımlardır' demiştir. Buna göre, câriyenin başı, kolları, bacakları, boynu, göğsü avret sayılmaz. Sırtı, karnı, kollarının yukarısı avret mi değil mi münâkaşa edilmiştir."


"Ne erkeğin kadına, ne de kadının erkeğe dokunması hiçbir surette caiz değildir. Hacâmat, sürme veya bir başka sebep dokunmayı caiz kılmaz. Zira dokunmak, şeriat nazarında bakmaktan daha beterdir. Zira, dokunmak suretiyle inzâl vaki olursa orucu bozduğu halde bakmak suretiyle vâki olan inzâl orucu bozmaz. Ebu Hanife merhum: 'Erkeğe, cariyenin bakılması helâl olan yerlerine dokunması da câizdir' demiştir."


"Yine Ebu Hanife merhum: 'Kadın, erkeğin nesb, raza (emme) veya sıhriyyet sebebiyle mahremi olduğu takdirde, ona karşı kadının avreti göbekle diz arasıdır, tıpkı erkeğin erkeğe avreti gibi' demiştir."

"Diğerleri ise: 'İş sırasında açılmayan yerleridir' demiştir."


"MÜSTEMTİA (denen zevce, cariye gibi istifraşı helâl olan kadının) avretine gelince, erkeğin, bütün uzuvlarına bakması caizdir. Hatta fercine bile bakabilir, ancak ferce bakmak mekruhtur. Kişinin kendi fercine bakması da mekruhtur. Zira, ferce bakmanın bir nevi körlüğe sebep olacağı rivayetlerde gelmiştir. Kadının fercine bakmanın caiz olmadığı da söylenmiştir. Kadının kendine ayırdığı cariye veya müdebbere (ölümünden sonra hür olacak câriye) veya ümmü veled (efendisine çocuk doğurarak yarı hür hâle gelen, satılamayan cariye) veya merhune (rehinelenmiş câriye) olması farketmez. Cariye Mecusi veya mürted veya puta tapan, veya kendisiyle bir başkası arasında müşterek veya evli veya mukatebe anlaşması yapmış ise, bu durumda câriye yabancı kadın gibidir. Amr İbnu Şuayb babası, dedesi tarikiyle Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) 'den şu hadisi rivayet eder: 'Sizden biri cariyesini kölesiyle veya işçisiyle evlendirirse, artık göbekten aşağı ve dizden yukarısına bakmasın.'(2)"


"'Cariyenin avret yeri erkeğinki gibidir. Sesi de avret değildir. Hür kadınların sesi de avrettir, saçları kolları da avrettir. (Hadika, Berika) ]
(Mehmet Ali Demirbas, Dinimizislam) '(3)"


Ilginç olan bu rivayetler´de. Cariye olan müslüman kadına başörtüsü yok, göğüsler açık olabilir (cariyenin avreti erkeğin´ki gibi imiş) , hatta efendisi (yani erkek) cariye´ye dilediği gibi bakabilir. Şimdi bu hangi ilahi kitaba uyacak acaba? Hangi ayete uyduracaklar bunu? Kur´an bunu hiç kabul edermi? Şahsi görüşüm odur ki bunu Ebu Hanife dememiştir, bizce sonradan onun adına uydurulmuştur. Hadis ise Resülü ekreme ait değildir, sonradan uydurulmuştur.
Hani duyuyorsunuz bazen, bir kısım yobaz "Cariyelik isteriz" diyorlar ya, ee şimdi anladınız ne istediklerini işte.

7) Çocuk ile cinsel temasda bulunana had yoktur! :

6- Zina edilen kadının ergin veya kendisine cinsel istek duyulan bir yaşta olması gerekir. Küçük kız çocuğu ile zina edilmesi halinde zina eden erkeğe de kıza da had cezası gerekmez. Ergin olmayan çocukla cinsel temasta bulunan kadına da had uygulanmaz. (4)


Evet doğru okudunuz, Şamil Islam Ansiklopedisin de, Zina bölümünde aynen bu satırlar yer almaktadır. Ne diyor bu satırlar, anlayalım bir daha.

a) Küçük kız çocuğu ile cinsel temasda bulunan (yani zina eden) erkeğe had cezası uygulanmaz!
b) Küçük erkek çocuğu ile cinsel temasda bulunan (yani zina eden) kadına da had cezası uygulanmaz!

Aklı başında kadın ve erkek yapınca had cezası uygulanıyor, çocuğun ırzına geçene (çocuk herhalde cinsel istekde buluncak yaşta değil, ergin olmadığına göre) had cezası yok! Şimdi bu rezaleti okumak istiyorsanız, online şamil islam ansiklopedisini açın zina bölümünde okuyun!

8) Rivayetler bu ise, hoca da böyle olur:

Cübbeli Ahmet hoca

’Cüppeli Ahmet Hoca’ lakaplı Ahmet Ünlü, bir fetvayla cemaatinin ’İslami oyuncak bebek’ standardını belirledi. Ünlü oyuncak bebeklerle ilgili şunları söylüyor: 'Öyle bebekler yapıyorlar ki, saçlarını tarıyorlar, uzun bacaklı falan, bunlara izin verilmiyor. Çünkü normal insanı tahrik edecek gibi. Tıpatıp bebekler, tıpa tıp benzetim var, sanki resim gibi, üstelik çıplak gibi.' (5)


Gözü dönmüş Hocanın galiba, oyuncak bebekten tahrik oluyor ise.

9) 1 Yaşında ki bebek ile evlenilir! :

Dr. Ahmad Al-Mub'i'nin insanın kanını donduran fetvaları şöyle: 'Evlilik iki şeyden ibarettir: İlki aralarında kontrat olması. Bu evliliğin ilk şartıdır. İkincisi ise karınızla seks yapmanızdır. Evliliğe girmek için minimum bir yaş yoktur. Bir yaşındaki bir kızla bile evliliğe girebilirsin. 7-8-9 yaşındaki kızlardan bahsemetmeye bile gerek yok. Bu bir rıza anlaşmasıdır. Veli genelde baba olmalıdır. Çünkü baba kararı zorunludur. Böylelikle kız, kadın olmuş olur. Ama kız seks için hazır mıdır, ilk seferinde ilişkiye girmenin doğru yaşı nedir? Bu çevre ve geleneklere bağlı olmak üzere değişir. Yemen'deki kızlar 9-10-11 yada 13 yaşında evlenirken diğer ülkelerde 16 olabilmektedir. Bazı ülkerde kızların 18 yaşına gelmeden ilişkiye girmeleri kanunla yasaklanmıştır.' (6)


Bırak ALLAHIN vahyini, insan olan hiç bir aklı selim bile bu terbiyesizliği yapmaz! Adama bakarmısınız, birde Doktor ünvanını taşıyor. Bir yaşında´ki kız çocuğu ile evlenilir diyor edebden yoksun! Hangi insan bir yaşında´ki çocuğunu evlendirir yahu? Kaldı ki evlendirse bile hangi insan alır? Normal insan yaparmı bunu? Bu satırları yazarken kanım kaynıyor, yani elimden gelse yumacam gözümü açacam ağzımı. Kendimi zor tutuyorum vallaha!

Dedik ya, rivayetler böyle olur ise, hocalarıda bu şekilde fetva verir işte!

10) Mârifetname edepiszligi:

İbrahim Hakkı Erzurumlu, bundan aşağı yukarı 300 yıl önce, 18yy Marifet adli bir kitap yazıyor. Bu kitapta Cinsel öğütlerde mevcut. Bakalım şu öğütlere ne imiş. Ben kısaltarak alıyorum çünkü yukarda da dediğim gibi utanıyorum. Dileyen bunu arayıp bulup kendi okur.

Görelim şimdi neler imiş şu öğütler:

Cimada öpüşenin çocuğu sağır doğar

Erkek, iç gömleğinden başka bütün elbiselerini soyacak.

Kadın da aynı şekilde soyunacak.

Cima esnasında öpüşme ve konuşma olmayacak. Çünkü bunlar, çocuğun sağır ve dilsiz olmasına sebep olabilir.

Cima çocuk ve hayvan yanında yapılmamalıdır.

Yabancı kadınlarla yalnız kalmamalıdır. Çünkü hem haram hem de sonu fenadır. Bir şair şöyle diyor: Kadınlar, bizim için şeytan olarak yaratılmışlardır. Şeytanların şerrinden ise Allah'a sığınırım.

Öğleden sonra yapılan çocuk şaşı gözlü olur

Yeni ayın ilk günü cima yapılırsa çocuk güzel olur.

Öğleden evvel cima yapılırsa çocuk hakim ve kerim olur.

Pazartesi gecesi cima yapılırsa çocuk Kur'an hafızı olur.

Salı gecesi cima yapılırsa çocuk cömert ve merhametli olur.

Perşembe gecesi cima yapılırsa çocuk alim ve amil olur.

Cuma gecesi cima yapılırsa çocuk ábid ve arif olur.

Cuma namazından evvel cima yapılırsa çocuk mutlu ve ölümünde şehid olur.

Kadının rızası dışında cima yapılırsa çocuk ahmak olur.

Yeni ayın ilk gecesi veya onbeşinci veyahut da son gecesi cima yapılırsa çocuk deli olur.

Pazar gecesi cima yapılırsa çocuk yol kesici olur.

Çarşamba gecesi cima yapılırsa doğacak çocuk öldürmeye eğilimli olur.

Gündüz öğleden sonra cima yapılırsa doğan çocuk şaşı gözlü olur.

Ramazan bayramı gecesi cima yapılırsa doğan çocuk serkeş, inatçı olur.

Kurban bayramı gecesi cima yapılırsa doğan çocuk altı veya dört parmaklı olur.

Cima ayakta yapılırsa doğan çocuk uykuda yatağına işer.

Erkek, yanılır da baldızıyla sevişir ve cima yaparsa doğan çocuk hünsa (kendisinde hem erkek hem de dişi alameti olan) olur.

Cima meyve ağacının altında yapılırsa çocuk zalim olur.

Kadının sesi kocadan fazla çıkmayacak

Kocası kapıdan içeri girince hemen ayağa kalkıp karşılamak.

Karı kocasına merhaba efendim, hoş geldiniz demeli.

Karı kocasının her emrine itaatli olmalıdır.

Karı kocasının cinsi arzu ve isteklerine karşı gelmemek, nefsini teslim etmekte gecikmemek şeklinde hareket etmelidir.

Kadın sesini kocasının sesinden fazla yükseltmeyecek.

Kadın kocası için bazı zararsız maddeler sürünüp süslenecektir.

Kadının hainliğinden sakınmak lazımdır

Erkek eşine rıfk ile muamele edecek, iyilikle idare edecek. Çünkü kadın eğri kaburga kemiğinden yaradılmıştır, aklı ve dini eksiktir, kocasına sığınmıştır. Güleryüzle sohbet için alınmıştır.

Erkek, karısının öfkesi karşısında susmalıdır. Ta ki kadın pişmanlık duyup kocasından özür dileyinceye kadar. Çünkü kadın ruhen zayıftır. Susma onu yener.

Kadının hainliğinden, aldatma ve tuzaklarından sakınmak lazım. Çünkü Hz. Adem, eşi Havva anamızın aldatmasıyla Allah'a asi olmuştur.(7)



Yunus Suresi 69 De ki: 'Allah hakkında yalan düzüp iftira edenler iflah etmeyeceklerdir! '

11) Ne kadar Şair varsa Şeytan imiş:

Bu hadislerde hediyemiz olsun. Bu hadislere göre hepimiz (ben dahil) şeytanız! Ne diyeyim kardeşler, ALLAH yalancının belasını verecektir.
Benim peygamberim bu sözleri söylememiştir!

491- Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ” buyurdular ki: “Sizden birinin içine onu bozacak irin dolması, şiir dolmasından hayırlıdır.” (K.S. 2305 C.8 S.183 Akçağ, alıntıları:Buhâri, Edeb 92; Müslim, Şiir 7, (2257) : Ebû Dâvud, Edeb 95, (5009) : Tirmizi, Edeb 71, (2855) .)

El-Hudri’den Müslim’in kaydettiği bir diğer rivayette şöyle denmiştir: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ” yürümekte iken karşısına şiir inşad eden bir şâir çıktı. Efendimiz: “Şeytanı tutun” veya “Şeytanı yakalayın” diye emretti.
(K.S. 2305, yukarıdaki rivayetin ikinci paragrafı)


492-.......... Bize Hanzala Sâlim’den; o da İbn Umer (R) ’den haber verdi ki, Peygamber (S) : “Birinizin içinin irinle dolması, muhakkak ki şiirle dolmasından hayırlıdır” buyurmuştur.
(Buhâri, Kitâbu’l-Edeb H.178 C.13 S.6118 Ötüken.)



Dr. Hidayet Tuksal:
'Hadislere baktığınız zaman iki tür peygamberle karşılaşıyoruz. Bir tarafta kadınlara karşı son derece nazik ve kibar; diğer tarafta ise şiddet dolu, ayrımcı, aşağılayan bir peygamber. Ben, kadınlara yönelik şiddeti savunan ve onları aşağılayan bir peygamberin olamayacağına inanıyorum. Bu nedenle malum hadislere itibar edilmemesini savunuyorum. Bu hadislerin de uydurma, yanlış olduğu bilimsel metotlarla ispatlandı. Bu noktada Diyanet’in çalışması çok yaralı olacaktır.'


12) Son söz Kur´anın! :

A'raf 28
Bir iğrençlik yaptıklarında şöyle derler: 'Atalarımızı bu hal üzere bulmuştuk. Yani Allah emretti bize bunu.' De ki: 'Allah, edepsizliği/iğrençliği emretmez. Allah hakkında, bilmediğiniz şeyler mi söylüyorsunuz? '


Nur 19
İman edenler içinde edepsizliğin yayılmasını arzu edenler var ya, onlar için dünyada da âhirette de korkunç bir azap öngörülmüştür. Allah bilir ama siz bilmezsiniz.


17/41
Biz, and olsun ki öğüt almaları için bu Kur´an'da bunları türlü türlü açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır.


17/89
And olsun ki, biz Kur´an'da insanlara türlü türlü misal gösterip açıkladık. Öyleyken insanların çoğu nankör olmakta direndiler.


18/54
And olsun ki, Biz bu Kur´an'da insanlara türlü türlü misali gösterip açıkladık. İnsanın en çok yaptığı iş tartışmadır.


54/22
And olsun ki, Kur´an'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?


39/27
Yemin ederim ki bu Kur'anda insanlar için her türlüsünden temsil getirdik, gerek ki iyi düşünsünler


54/17
And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?


17/41
Biz, and olsun ki öğüt almaları için bu Kuran'da bunları türlü türlü açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır.


Saygılarımla

Mustafa Çelebi

Devamı gelecek isteniyorsa.

Kaynaklar:

1 Ferec Hüdür
2 İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/139-140.'
3 Dinimizislam.com Musiki bölümü
4 Samil Islam Ansiklopedisi, Zina bölümü
5 Nethaber
6 Ensonhaber
7 Hürriyet Pazar Gazetesi, 28.05.2000 (Marifetname Ibrahim Hakkı)

20 Kasım 2009 Cuma

Hangi Islam: “Hadis sorunu!”(3)


Bir önce ki bölümde (kadın bölümü) gördük´ki kadınlar hakkında bir kısım hadisler ve sözler uydurulmuş. Kur´an ile apaçık çelişen uydurmalar öne sürülmüş ve böylece kadına zulüm yapılmıştır. Şimdi gelelim genel olarak hadis konusuna.

Hadis kelimesi sözlükte “söz, haber” manasına geldiğini görüyoruz. Sünnet “izlenen yol, adet”“hadis”, Peygamber’in davranış biçimleri, hareket tarzları olduğu iddia edilen davranışlara ise “sünnet” denir. manasına gelir. Halk arasında yaygın olarak kullanımına göre Peygamber’in söylediği iddia edilen sözlere

Kur´an kendisi için “ahsen-el hadis” yani “SÖZLERİN EN GÜZELİ” der! İman konusunda Allah kelamı dışında hiçbir söz lekesiz/hatasız omadığı gibi itibar da edilmemelidir. Bu dinin sahibi Allah ise, sahibinin sözü dışındaki sözlere itibar edilmez. Bunun yanı süre doğru söz kimden çıkarsa çıksın Kur´an bunu red etmez. Misal Yahudiler yahut hıristiyanlar 2+2 = 4 eder dedi diye biz bunu redmi edeceğiz? Tabiki hayır!

Velhasıl konu iman olunca tek söz sahibi ALLAH´tır, dolaysı ile Kur´anı kerim´dir.

Peygambere atfedilen uydurma hadislere bakarsak, ayetlerin ne demek istediğini daha iyi anlarız. Nitekim bir avuç Peygambere ait olan hadisin/sözün yanı süre, milyonlarca hadis/söz uydurulmuştur. Öyle bir hal almıştır ki, ulema bile artık işin içinden çıkamaz olmuştur! Misal vermek gerekiyorsa şu ayetlere bakalım.

Nisa Suresi 87 Allah’tır O, ilah yoktur O’ndan başka. Hakkında hiçbir kuşku bulunmayan kıyamet gününde, hepinizi muhakkak bir araya toplayacaktır. hadis/söz bakımından, Allah’tan daha sadık kim olabilir?

A’raf Suresi 185 Göklerin ve yerin melekutuna, Allah’ın yarattığı herhangi birşeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kur’an’dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar?

Yusuf Suresi 111 Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur’an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir.

Lokman Suresi 6 İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak için hadis/laf eğlencesi satın alır ve onu alay konusu edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır.

Casiye Suresi 6 İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah’tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/söze inanıyorlar? !

Tur Suresi 34 Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis/söz getirsinler.

Mürselat Suresi 50 Artık bundan sonra hangi hadise/söze iman edecekler?

Hadis Kur´anda hadis ve ahadis kipleriyle 28 yerde geçmektedir. (4:42, 78, 87, 140; 6:68; 7:185; 12:6, 111; 18:6; 20:9; 23:44; 31:6; 33:53; 39:29; 45:6; 51:24; 52:34; 53:39; 56:81; 66:3; 68:44; 77:50; 79:15; 85:17; 88:1)

Bir aşağıda Peygamberimiz Muhammed Mustafa´nın (salatü selam olsun ona) hadis yazılmasının yasakladığını, dört halifenin de hadis yazılmasının red ettiğini göreceksiniz.

Sakın kimse beni yanlış anlamasın. Peygamberimin ağzından çıkan her söz başımın tacıdır. Birçok hadis vardır ki muhteşemdir, birçok sünnet vardır çok güzeldir, doğrudur, ama bir o kadar da uydurma vardır. Peki nasıl bileceğiz neyin uydurma olup olmadığını?

Mihenk taşınız var, Kur´an süzgecinden geçireceksiniz. Kur´an süzgecinden geçiyor ise eyvallah, geçmiyor ise zaten Resulullah onu söylemiş olamaz.

Bakın HAKKA suresinde ne diyor Rabbimiz:

44. Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi,
45. Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık.
46. Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.
47. Sizin hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.

Şimdi bu ayetlerin hitabı olan Abdullah oğlu Muhammed (sav) nasıl olur da kendi hevesine uyarak, Kur´an ile çelişen hadisler söyleyebilir?

Demek ki ya hadisler uydurmadır, yada Peygamber (haşa) yalan söylemiştir. Lakin yalan söylemesi mümkün değil, nitekim yukarıda ki ayetde
“Uydursa idi hemen can damarını keserdik” buyuruyor.

Demek ki Kur´an süzgecinden geçmeyen hadisler peygamberin değil de, daha çok sonra ki devirlerde uydurulmuş olan sözlerdir. Bunlara en çok karşı çıkanlardan bir tanesi Imamı Azam idi. Işkenceler altında can veren bu zat, birçok hadisi red etmiştir. Bunu yaptığı için kendisini zındıklıkla suçlamışlar, zindanlara atmışlar ve nihayet öldürmüşlerdir.

“Tarihçi Ebu Nuaym el-Isfahanî (ölm. 430/1038) , Hilyetü’l-Evliya adlı ünlü eserinde bize bildiriyor ki, saltanat dincileri içinde, İmamı Âzam’ın ölüm haberi üzerine verdikleri demeçlerde şunu söyleme hayasızlığını gösterenler bile vardı:
“Ebu Hanife’nin vücuduyla toprağın altını kirleten Allah’ı tespih ederiz.”


Sebeplerin başında, İmamı Âzam’ın şu dört tavrı gelmektedir:

1. İmamı Azam İslam’da akılcı akımın öncülerinden biridir. Akılcılığı öne çıkarmak, her devirde saltanat dincileri tarafından “en büyük günah” olarak görülmüştür.

2. İmamı Âzam, Hz. Muhammed dışında eleştirilmez kişi, Kur’an dışında eleştirilmez kitap kabul etmiyordu,

3. Hadis diye nakledilen sözlerin Kur’an’a aykırı olanlarına Peygamberimizin sözü olarak itibar etmiyordu. Ona göre, tartışmasız biçimde ve her kelimesiyle Hz. Peygamber’in sözü olan hadislerin (mütevâtır hadislerin) sayısı onyedi tanedir. Ötekilerin tümü az veya çok, şu veya bu yönden tartışmaya açıktır.

4. Dine sonradan sokulan kabullere (bid’atlara) şiddetle karşı çıkmıştır.”1

“İmam Âzam Ebu Hanife şu ölümsüz tespiti yapıyor:

“Kur’an’ın onaylamayacağı bir hadis rivayet eden kişiye yaptığım ret; Peygamberimize yapılmış bir ret ve O’nu tekzip değildir. O, ancak bâtıl bir haberi Peygamber’e isnat edene yapılmış bir reddir. İtham, Peygamberimize için değil, onun için söz konusudur. Hz. Peygamber’in söylediği her şeyin başımızın ve gözümüzün üstünde yeri vardır.” 2

Buharî, et-Târîhu’l-Kebîr adlı eserinde, İmamı Âzam’ı, “İslam’a zarar veren sapık mezheplerden birinin mensubu” olarak nitelemektedir.3

Bunu bilen ilahiyatçılar, tarikatçılar, şeyhler vs vs vs sizin okuyup araştırmanızı istemezler.Araştıran beyin, sorgular! Sorgulayan beyin kanmaz! Kanmayan beyin dinde ve siyasetde yalanları aldığı gibi duvara çarpar!

Dini istismar eden, çıkarı için dini kullanan şahsiyetler hiç böyle bir beyin istermi sizce? Tabi ki istemeyeceklerdir.

Şimdi gelelim bazı gerçeklere.

1) Peygamberimizin hadisler konusunda söyledikleri:

Ebu Said El Hudri demiştir ki; “Ben ALLAH’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedim.Ama o, benim bu talebimi redderek buna izin vermedi.”
(Takyid El İlim)

“Benden Kur´an dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kur´an dışında bir şey yazmışsa imha etsin.”

(Müslim, Sahihi Müslim Kitab-ı Zühd, Hanbel, Müsned 3/12, 21, 33)

Darimi’deki hadis ise şöyledir: “Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. Ancak onlara izin verilmedi.”
(Darimi, es-Sünen)

İbni Hanbel Müsned isimli kitabında Abdullah İbni Ömer’den bir hadis nakleder:
Birgün ALLAH’ın elçisi geldi ve sanki yakında bizi terkedecekmiş gibi; “Ben aranızdan ayrıldığımda (ölümümden sonra) , ALLAH’ın kitabına sarılın. O neyi yasaklamışsa ondan kaçının ve o neyi helal etmişse onu helal kabul edin.”dedi.

Ebu Hureyre dedi ki; ALLAH’ın elçisine bazılarımızın hadis yazdığını haber vermişler.O da bizi mescidin avlusunda topladı ve ” Sizin yazdığınızı duyduğum şu kitaplar da nedir? Ben sadece bir insanım.Her kimde böyle bir yazı varsa, buraya getirsin.” Ebu Hureyre; “Biz de onları topladık ve ateşte yaktık’demiştir.
(‘Takyid El İlim’ isimli meşhur kitaptan)

Hadis İlmi’isimli meşhur eserinde İbni El Salah, Ebu Hüreyre’den bir hadis nakleder:Ebu Hüreyre demiştir ki;

“Birgün biz Peygamberin hadislerini yazarken o çıkageldi ve “ne yapıyorsunuz? ” diye sordu.” ‘Senden duyduğumuz hadisler, ey ALLAH’ın elçisi’dedik.O da, “ALLAH’ın kitabından başka bir kitap mı? “dedi… Biz, “Senden bahsetmeyelim mi? “deyince O; “benden bahsedin.Ama yalan söyleyen cehenneme gider” dedi. Ebu Hureyre dedi ki; “Biz de yazmış olduğumuz hadisleri topladık ve ateşte yaktık”

Tirmizi’den de bunu öğrenebiliriz: “Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.”
(Tirmizi, es-Sünen, K. İlm, sayfa 11)

İbni Hanbel’den:
Peygamberin en yakın vahiy katibi olan Zeyd, onun vefatından 30 yıl sonra Halife Muaviye’yi ziyaret eder ve ona Peygamber hakkında bir olay anlatır.Muaviye bu hikayeden hoşlanır ve Zeyd’e onu yazmasını emreder.Fakat Zeyd der ki:”ALLAH’ın elçisi kendi sözlerini (hadis) asla yazmamamızı emretti.”

İbni Said El Hudri ALLAH’ın elçisinden bildirmiştir ki;
“Benden Kur’an dışında bir şey yazmayın.Kim Kur’an dışında birşey yazdıysa onu yoketsin.”

Helal, Allahın, Kitabında helal kıldıklarıdır. Haram da Onun, Kitabında haram kıldıklarıdır. Hakkında bir şey söylemeyip sustuğu şeyler de affettiklerindendir.
(Tirmizi, Libas: 6, İbn-i Mace, Atime: 60)

Görüldüğü gibi bu hadislerde, rivayetlerde Resülullah kendi hadislerinin/sözlerinin yazılmasını yasaklamıştır. Şimdi şu soru geliyor akıllara ” Madem Peygamber bu rivayetlerde yasaklamıştır, peki o zaman bu kadar hadisi nasıl olduda yazdılar? “. Diyelim ki bu hadisler uydurmadır, o zaman en sahih kabul edilen kitaplar da bulunan hadislere ne kadar güven kalır, nitekim bu hadisler en sahih yerlerde yer almıştır. Yahut diyelim´ki bunlar sahihtir (ki öyledir) o zaman öteki yazılan hadisler peygamberin emri dışında yapılmış olmaz mı? Yani Peygamberin sünnetini red ediyor diye bizleri kafirlikle suçlayan kesim, bu hadislere göre Peygamberin en büyük sünnetinden en önemlisini izlememiş olurlar.

Yukarda ALLAHIN ne dediğini yazdık, bir aşağısında Resülü ekremin sözlerini gösterdik. Şimdi de Halifeler ne yapmış ona bakalım mı?
Haydi bakalım


2) Halifelerin hadis karşısında gösterdikleri tavır:

a) Halife Ebubekr:

Ebubekir, Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı, aranızda onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”
Zehebi, Tezkiratul Huffaz 1/3, Buhari 1.cilt

Görüldüğü gibi Halife Ebubekir aynen Resülü Ekremin izlediği yolu izliyor, hadis yazılmasını red ediyor, daha doğrusu yasaklıyor. Şu sözleri de çok önemlidir bu hususta “ALLAHIN kitabı aranızda, onun helalı helal, haramı haram! “. Bu söz tam Kur´an ile uyuşum içindedir. Bakın şu ayete:

Yunus Suresi 59 De ki: ‘Ne oldu size de Allah’ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal? “De ki: ‘Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz? “

devam edelim.

b) Halife Ömer

Ebu Hüreyre’nin çok hadis rivayet etmesi Ömer b. Hattâb (r) ‘ı endişeye düşürmüş, elindeki çubuğuyla ona vurarak şunu demiştir:
“Ey Ebâ Hüreyre, fazla hadis rivayet ediyorsun. Rasul (s) ‘e yalan isnat etmenden korkuyorum.” Ömer (r) bunu söyledikten bir müddet sonra hadis rivayetine son vermezse kendisini Devs yurduna sürgün edeceğini vaadetmiştir.

İbn Asâkir, Sâib b. Yezîd’den şunu nakletmiştir:
“Allah Rasulü’nden hadis naklini muhakkak bırakacaksın. Yoksa seni Devs’e sürerim! “

Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
İbni Abdil Berr, Camiul Beyanil İlm ve Fazluhu 1/64-65

Büyük muhaddis Reşîd Rıza da bu hususta şöyle demiştir: “Eğer Ömer (r) ’in ömrü Ebu Hüreyre’nin ölümüne kadar olsaydı bize bu kadar çok hadis ulaşmazdı.” 6

Hadisler Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: “Kitap Ehli’nin Mişna’sı gibi Müslümanların Mişna’sıdır bunlar.”
İbni Sad/Tabakat 5/140

Hz. Ömer Irak’a yolculuğa giden arkadaşlarına şöyle demiştir: “Siz öyle bir ülkeye gidiyorsunuz ki halkı arı uğultusu gibi Kur´an okur. Hadislerle onları meşgul etmeyiniz ve yollarını saptırmayınız.”
Ahmed İbni Hanbel, Kitabul Ilel 1/62-63

Hz. Ömer şöyle der: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam.”
diğer bir rivayette
“Allah’ın Kitabı’nı asla başka bir şeyle değiştirmem.”
başka bir rivayette
“Ben yemin ederim ki Allah’ın Kitabı’nı hiçbir şeyle gölgelemem.”
El Hatip, Takyıdul İlm Sayfa 50; İbni Sad, Tabakat, 3/206

Ebu Cafer el-İskâfî der ki: “Ebu Hüreyre’ye gelince: O, rivayetinden pek hoşlanılmayan şeyhlerimizden olup, Ömer (r) kendisini tartaklamış ve şöyle demiştir: “Çok fazla hadis rivayet ediyorsun. Seni, Allah Rasulü’ne yalan isnad edip etmediğini anlamak için sınayacağım.”

Bu yüzden Ömer (r) ‘in vefatından sonra Ebu Hüreyre menşeeli hadisler artmıştır. Ömer (r) ‘in sopası da olmadıktan sonra Ebu Hüreyre için korkulacak bir şey kalmamıştır. Kendisi de bunu ifade etmiştir: “Size rivayet ettiğim şu hadisleri Ömer (r) zamanında rivayet etseydim deyneğiyle beni döverdi.”

Halife Ömer aynen Resülü Ekremin söylediğine uyarak hadis yazılmasını yasaklamıştır. Yani şöyle bir durum ile karşı karşıyayız şimdi. Peygamber yasaklamış, Ebubekr yasaklamış, Ömer yasaklamış. Bizim hocalar yasaklamamış.

Devam edelim biz, bakalım Halife Osman ne yapmış.

c) Halife Osman:

Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.
Tahzırul Havas 10b.

Bu konuda daha çok araştırma yapılınca görülecektir ki, halife Osman da aynen önceki halifelerin ve Peygamberin metodunu izlemiştir. Yani hadis yazdırtmamıştır.

Şimdi gelelim Imam Ali´ye. Peygamberin “Ben ilim şehriyim Ali´de kapısıdır. Şehri arzulayan kapıya gelsin” dediği şahıs. Yani Islamı Peygamberimiz den sonra en iyi bilen, Kur´anı en iyi tanıyan insan. Bakalım o ne yapmış yahut ne demiş.

ç) Halife Ali bin EbuTalip:

Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yoketsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kur´an’ı terk etmeleridir.”

İbn Abdülberr, Camiul Beyanil İlm

Ali (r) de onun (Ebu Hureyre) hakkında iyi düşünmezdi. Bir defasında şöyle demişti: “Dikkat edin, o insanların en yalancısıdır.”

Başka bir rivayette Ali (r) ‘nin sözü: “Yaşayanlar arasında Allah Rasulü (s) ‘ne en fazla yalan isnad eden Ebu Hüreyre’dir.” şeklindedir.

Ali (r) , onun “Sevgili dostum bana haber verdi ki…” dediğini duyunca kendisine: “Rasul (s) ne zaman senin sevgili dostun oldu?” demiştir.

Birgün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış.” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi? ” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır? ” diye sordum. Resullullah dedi ki:

“Kurtuluş Kur´an’dadır. çünkü sizden öncekilerin haberleri de, sizden sonrakilerin haberleri de, aranızdakilerin hükmü de ondadır. O gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. O’nu terkeden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu O’ndan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür.

O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kur´an’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”

Sünen-i Tırmizi/Darimi

Ebu Cafer el-İskâfî der ki: “Muâviye, Sahabe ve Tâbiûn’dan bir topluluğu Ali (r) ’nin şerefini lekeleyecek biçimde çirkin hadisler uydurmakla görevlendirmiş ve onlara bunun karşılığında çok şeyler vaadetmiştir. Onlar da Muaviye’yi hoşnut edecek tarzda rivayetlerde bulunmuşlardır. Ebu Hüreyre, Amr b. el-Âs, el-Muğire b. Şu’be ve Tabiûn’dan Urve b. ez-Zübeyr bunlardandır.” A’meş şunu rivayet etmiştir: “H. 41 yılında Ebu Hüreyre Muâviye’yle birlikte Irak’a gidince önce Küfe mescidine uğradı. Halkın büyük bir kalabalık halinde dizlerine kapandığını görünce dazlak kafasına defalarca vurduktan sonra şöyle dedi: “Ey Iraklılar! Siz benim Allah ve Rasulü hakkında yalan söylediğimi mi sanıyorsunuz? Ben mi kendimi ateşle yakmak istiyorum? Allah’a yemin ederim ki Allah Rasulü’nü şunu derken duydum:”Her Nebî’nin bir haremi -dokunulmaz bölgesi- vardır. Benim de haremim Ayr ve Sevr dağları hududunca Medine’dir. Kim burada bir kötülük yaparsa Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onun üzerine olsun! ” ve ben Allah’ı şahit koşarım ki, Ali (r) orada kötülük yapmıştır.”7, 8

Ebu Hüreyre’yi yalancılıkla itham edenlerin başında Ömer (r) , Osman ve Ali (r) gelir.

Hz Ali´nin ne yaptığını görüyorsunuz. Ebu Hureyreyi tenkit ediyor ve hadis yazılmasını yasaklıyor. Şimdi şöyle bir tablo karşımızda:

Resülü ekrem bu dünyadan göçmüştür, dört halife hadis yazılmasına karşı çıkmıştır. Peki bu dört Halife acaba Peygamber düşmanımıydı´da hadis yazılmasını engellemeye çalıştılar? Tabi ki hayır, onlar Peygamberin asıl sözlerine riayet eden ve Kur´an islamı için çaba verenler idi.

Bir daha düşünelim, dört halife Hadis yazdırtmıyor! Peygamber hadis yazdırtmıyor! Ama bizim hocalar, şeyhler “hadis olmazsa din anlaşılmaz” diyor. Onlara göre haşa din eksiktir, yani Kur´an tek başına yetmiyor dini anlatmak için. Aslında demek istedikleri şu “biz Kur´anı yeterli görmüyoruz, siz Kur´ana göre yaşarsanız bizim kursağımıza ekmek girmez, onun için siz bizden din öğrenin! “. Kur´an bunlara Maun Suresinde gereken cevabı vermiştir. Okuyalım beraber Maun suresini (bu arada en sevdiğim surelerden bir tanesidir)

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…

1. Gördün mü o, dini yalan sayanı?

2. İşte odur yetimi itip kakan;

3. Yoksulu doyurmayı özendirmez o.

4. Vay haline o namaz kılanların ki,

5. Namazlarından gaflet içindedir onlar!

6. Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.

7. Ve onlar, kamu hakkına/yardıma/zekâta/iyiliğe engel olurlar.

(Maun Suresi)

Işte bu kadar!

Şimdi bir demet de sahabelerden, bir demet de Peygamberin eşinden alalım. Bakalım onlar ne yapmış hadis konusunda:

d) Sahabeler:

Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı? ” diye sordu. O da “Sadece Kur´an’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.
Buhari K. Fezailul Kur´an 16;
Müslim K. Fezailus Sahabe 30, 31
Ebu Davud K. Fiten 1,
Tırmizi K. Fiten 43

İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”
İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil ilm 1/63-68

Zübeyr (r) onun (Ebu Hureyrenin) hadislerini duydukça; “Doğru söylemiş veya yalan söylemiş” derdi.

Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.
Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması s. 27

Sahabeler de aynen Peygamberin ve Halifelerin yolunu izlemiş. Hadis yazmamışlar, yasaklamışlar. Bu arada Ebu Zerr Gaffariyi okuyup araştırmanızı kesinlikle tavsiye ederim. Sahabeler içerisinde en çok savaş verenlerden bir taneside odur çünkü.
Gelelim Peygamberin eşine.

e) Ayşe binti Ebubekir:

“Uğursuzluk üç şeydedir. Evde, kadında ve atta (binek) .” Bunun ravisi Ebu Hureyre. İnsanlar Ayşe’ye bu rivayeti sordukların da. Ayşe buna çok sert tepki veriyor. Ve şöyle diyor. Ebül Kasım’ı yani Hz. Muhammed’i (SAV) Kur´an’la gönderen Allah’a yemin ederim ki, Hz. Muhammed (SAV) böyle söylememiştir. Ebu Hureyre yalan söylüyor. Olayın aslı şudur: Peygamberimiz bir gün şöyle buyurmuştu: İslam’dan önce cahiliye Arapları zannederlerdi ki üç şeyde uğursuzluk vardır. Bunlar; ev, kadın ve binek hayvanıdır..’
(Ez-Zerkesi, el-İsabe, s.114-116)

Hz. Aişe’nin Rasulullah’ın sünnetiyle tashih ettiği bu hadislere bir diğer örnek de şudur: İbn Amr’ın, kadınlarına guslettiklerinde saç örgülerini çözmelerini emretmekte olduğu Hz. Aişe’ye ulaşınca şöyle demiştir: “Ibn Amr’a hayret doğrusu. Bari bir de başlarını traş ettirmeyi emretseydi. Biz Rasulullah ile birlikte aynı kaptaki suyla yıkanıyorduk da ben başıma üç defa su dökmekten fazla bir şey yapmıyordum.”4

Ebu Said el Hudri’den gelen “Rasulullah yanında mahremi olmaksızın kadınının yolculuk yapmasını yasakladı.” şeklindeki rivayete karşı Hz. Aişe’nin “Hepimizin mahremi yok ki! ” dediği rivayet edilir.5

Ebu Hüreyre, “Sizden bir uykusundan kalkınca, kaba sokmadan önce elini yıkasın. Zira elinin nerde gecelediğini bilmez.” Hadisini rivayet ettiğinde Aişe (r.a) bunu kabullenmeyerek şöyle demiştir: “Peki, ‘mihras’ varsa ne yapacağız? “
İbn Kuteybe şöyle der: ‘Sahabe’den hiçbirinin, benzerini rivayet edemediği sayıda yüklü hadis rivayet eden Ebu Hüreyre, bu yüzden ithama uğramış ve bazılarınca yadırganmıştır. Onlar kendisine şunu sorarlardı: “Bunu nasıl yalnız sen duyuyorsun? Seninle bunu duyan kimdir? ” İkisinin de ömrünün uzun olması itibarıyla Ebu Hüreyrenin bu bol sayıda rivayetini en fazla kınayan Aişe (r.a) olmuştur.

Büyük İslam düşünürü Mustafa Sadık er-Râfiî de “İslam’da itham edilen ilk Ravi” başlığı altında şunları kaydetmiştir.

Aişe (r.a) kendisine: “Sen Rasul (s) ‘den duymadığım hadisleri rivayet ediyorsun! ” dediğinde ona, edep ve hayadan uzak bir cevap vermiştir: “Ayna ve sürme seni Rasul (s) ‘le ilgilenmekten uzak tuttu.” Farklı bir rivayette; “Sürme ve boya beni Rasul(s) ‘le beraberlikten alıkoymuyordu. Ama bunların senin daimi işin olduğunu görüyorum.”

Ne var ki çok geçmeden Aişe (r.a) ‘nin kendinden daha güçlü bir anlayışa ve bilgiye sahip olduğunu, ayna ve sürmenin onu pek de meşgul etmediğini itiraf eder. Ebu Hüreyre’yi bu itirafa zorlayan üstte gördüğümüz “Kim cünüp olarak sabahlarsa…” rivayeti hakkındaki tartışmadır. O, bu hadisi rivayet edince, Aişe (r.a) onun bu hadisini inkâr ederek şöyle dedi: “Allah Rasulü (s) -ihtilam olmaksızın- cünüp olarak sabahlardı da, gusledip orucunu tutardı.” Aişe (r.a) bir haberci göndererek Ebu Hüreyre’den söz konusu hadisi rivayet etmemesini istemiş, o da buna uymaktan başka çıkar yol göremeyerek: “O, benden daha bilgilidir. Hem ben bu hadisi, Rasul (s) ‘den değil el-Fazl b. el-Abbas’tan duymuştum.” demiştir. O günlerde hayatta olmayan el-Fazl’ı şahid göstererek, Rasul (s) ‘den duymadığını ondan duymuşçasına rivayet ederek insanları kandırmaya çalışmıştır.”

Ebu Hassân el-A’rac’tan rivayet edilir ki: ‘İki adam Aişe (r.a) ‘ye giderek şöyle dediler: “Ebu Hüreyre Rasul (s) ‘ün ‘Uğursuzluk ancak, kadın, binek ve evdedir.” buyurduğunu rivayet ediyor.’ Aişe (r.a) korkuyla sıçradı ve dedi ki: “Kur’an’ı Ebu’l-Kasım’a indirenin hakkı için, bu hadisi aktaran yalan söylemiş. Rasul (s) ancak şunu dedi: “Cahiliyye ehli şöyle derlerdi: “Uğursuzluk; binek, kadın ve evdedir.’Aişe (r.a) daha sonra şu ayeti okudu: ‘Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen hiçbir musîbet yoktur ki biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı olmasın.”

Daha söze gerek var mı acaba? Işte böyle böyle islamı yozlaştırmaya kalkıştılar. Bu yozlaşmanın en büyük kurbanı da malesef kadın olmuştur. Peygamber efendimiz kadınları yüceltmesinden rahatsız olan zihniyet, peygamber bu dünyadan göçünce hemen hadis uydurmalarına başlamıştır.

Birde o zamanın ulemasını dinleyelim, sonra da Ebu Hanifeyi nasıl tenkit ettiklerini görelim. Ebu Hanife yukarda gösterdiğim gibi 17 hadis dışında tartışılmaz hadis kabul etmiyordu! Bakın bu çok önemlidir!

Bana kimse kalkıpta demesin ki “Sen hadisleri kabul etmiyormusun”. Ben Kur´ana uyan, Kur´an süzgecinden geçen her sözü alır başıma tac yaparım. Kur´an süzgecinden geçmeyen her hadisi red ederim. Bunu bana öğreten öncelikle Kur´anı kerim, sonra Resülullah sonrada halifeler!

f) Ulema

Ebu Yusuf ise şunu rivayet eder: “Ebu Hanife’ye şöyle dedim: “Bize Rasul (s) ‘ün hadisi geliyor ve kıyasımızla çelişiyor. Bunu ne yaparız? ” dedi ki: “Eğer o hadisi sika (güvenilir) raviler aktarmışsa onu alır, re’yi terkederiz.” Dedim ki: ‘Ebu Bekir (r) ve Ömer (r) ‘in rivayeti hakkında ne dersin? ‘ Dedi ki: “O ikisinden iyisini nerden bulacaksın! ” Dedim ki: ‘Peki Ali (r) ve Osman (r) ? ‘ Dedi ki: “Aynı şekilde.” Bütün Sahabe’yi saymaya başladığımı görünce şöyle dedi: “Bazı adamların dışında, Sahabe’nin tümü adildir.” İstisnalardan olarak, Ebu Hüreyre ve Enes b. Malik’i zikretti.’

Ebu Şâme, A’meş’ten şunu nakleder: ‘İbrâhim, hadis musahhiydi. Bir hadis duyduğumda ona gider ve hadisi arzederdim. Bir gün Ebu Sâlih’in Ebu Hüreyre kanalıyla rivayet ettiği hadislerden birini kendisine arzettim. Bana şöyle dedi: “Ebu Hüreyre’yi bırak! Alimler onun bir çok hadisini terkederdi.”

İbrahim en-Neha’i'den şu söz aktarılmıştır: “Arkadaşlarımız Ebu Hüreyre’nin bazı hadislerini terkederdi.” A’meş, en-Neha’i'de şunu nakletmiştir: “Ebu Hüreyre’nin her hadisiyle amel etmezlerdi.”

İbn Mesûd da onun; “Ölü yıkayan ve taşıyan kişi abdest alsın! ” sözünü kabul etmeyerek, hakkında ağır sözler söylemiş ve sonra şöyle demiştir: “Ey insanlar, ölülerinizden dolayı necasete bulaşmazsınız.”

Muhammed b. Hasan, Ebu Hanife’nin şu sözünü rivayet eder: “Sahabe’den Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve Abadile’den üçü gibi fetva ehlini taklid ederim. Bunların dışındakilerden üç kişi hariç kavillerine reyimle karşı çıkmayı caiz görmem.”

Bir başka rivayette ise bu söz “Sahabe’nin hepsini taklid eder, üç kişi dışında reyimle onlara muhalefet etmeyi caiz görmem. O üçü, Ebu Hüreyre, Enes b. Malik ve Semra b. Cündeb’tir.” Bu hususta kendisine sorulunca şöyle dedi: “Enes’e gelince: O, ömrünün sonlarında haberleri karıştırmaya başlamış, kendisine fetva sorulunca, kendi aklından fetva verir olmuştur. Bu durumda ben onun aklını taklid etmem. Ebu Hüreyre’ye gelince; o, duyduğu her şeyi -manası üzerinde kafa yormadan- rivayet etmiş nasih-mensuhu bilmeyen biridir.”

g) Ehl-i hadis ekolünün Ebu Hanife’ye yönelttiği bazı eleştiriler şunlardır:

İmam Ahmed’in: “Allah bu zatı hadis için yaratmıştır.”diyerek hadis ilmindeki ehliyetini takdir ettiği meşhur muhaddislerden Ahmet b. Mehdi: “Ebu Hanife, ilim nedir, bilmezdi. Dalalete düşürdüğü insanların vebali yarın kıyamet günü sırtına sarılacaktır. Hak bile olsa müslümanların tutundukları dini bağları, teker teker söküp atan Ebu Hanife’nin re’yini ve görüşlerini kabul etmeyiniz.

Evzai: “…onu itham etmemizin sebebi, kendisine hadis getirildiği halde, onu bırakıp başka türlü hüküm vermesidir.9

İbn Teymiyye’nin kaynakları ara sında önemli bir yere sahip olan İmam Buhari, Ehl-i Reyin reisi olan Ebu Hanife’yi zayıf bir hadis ravisi olarak görüyor, kendisini metruk sayıyor. Ve “halktan biridir”diyordu. Ne Buhari, ne de Müslim’de Ebu Hanife’den tek bir hadis rivayet edilmemiş olması bile ehl-i hadis ile ehl-i rey arasındaki geçimsizliğin ve uyuşmazlığın derecesi hakkında bize fikir verebilir.’10

Hadis ve Hicaz fıkıh hareketinin başında bulunan İmam Malik şöyle demiştir: “Ebu Hanife fitnesi, İblis fitnesinden daha zararlıdır.” 11

İmam Ahmet: “Ebu Hanife’nin re’yi de hadisi de zayıftır.’ 12

Süfyan es-Sevri, Ebu Hanife’nin vefat haberini alınca, derin bir memnuniyet duymuş ve: ” Elhamdülillah, Allah’a şükürler olsun. Birçok insanın belaya düşmesine sebep olan kişiden bizi afiyette kıldı.”13

Bu gerçekleri size anlatan oldumu? Anlatmazlar tabi, çünkü bunu anlatsalar siz Ebu Hanifenin metodunu izleyip dini Kur´andan öğrenceksiniz.
ee siz Kur´andan öğrenince bunları kim doyurcak? Öyle ya, hele bir imamların maaşlarını kesin, hocaların maaşlarını kesin bakalım, acaba camide kaç gönüllü kalıyor görelim..

Saygılarımla
Mustafa Çelebi

devamı gelecek

Kaynaklar:
1. Yasar Nuri Öztürk 3 Kasım 2008 Hürriyet
2. Muvaffak el-Mekkî; Menâkıbu Ebî Hanife, 87-88
3.Yasar Nuri Öztürk (Saltanat dincilerinin İmamı Âzam’a zulümleri)
4.Hz. Âişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler – Bedruddin Ez Zerkeşi
5.Hz. Âişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler – Bedruddin Ez Zerkeşi
6.Mahmut Ebu REYYE (Ebu Hureyre Rivayetlerinin Çokluğu, Gerekçesi ve Tedlis)
7.Mahmut Ebu REYYE (Ebu Hureyre ve Ali (r) Aleyhindeki Hadisler)
8.Mahmut Ebu REYYE (Ebu Hureyre ve Ali (r) Aleyhindeki Hadisler)
9. Ibn Kuteybe, Hadis Müdafaası, s. 125, Kayıhan Yay., İsl.71989. 2, Baskı.
10. Uludağ, a. g. o., s. 58.
11. A. g. e., s. 99.
12. A. g. e., s. 99.
13. A. g. e., s. 99.

17 Kasım 2009 Salı

“MAYA”sız Marduk


Nihayet başardık! Gözünüz aydın, Dünya batıyor. Sonumuz geldi. Tarihi´de belli …

2012 diyorlar..Günüde 12 aralık.

Yani dünya 12 aralık, sene 2012 de bitiyor, yani batıyor, yani yok oluyor, birnevi kayboluyor, yani ne karın ağrısı olacaksa o oluyor. Kahin felanda değil bunu diyenler ha.., yaşı başı yerinde bilim adamları. Ne yani, şimdi bilim adamı yalanmı söyleyecek Bu bilim adamlarının tanımlamasını da hep karıştırım gerçi…, hani bir Astronomlar var birde bu işin bilimsel kahinleri astrologlar var. Marduklara bakıp bakıp gelecekten bahs ediyorlar. 12 gezegen var ya, bu 12 gezegenden artik işine geldiği gibi oku babam oku. Kısmetine ne çıkarsa …

Yani diyeceğim Marduk geliyor, Maya´lar bir takvim yapmış bundan bilmem kac bin yıl önce, Adamlar takvimin sonunu getirmesini unutmuşlar. 3600 yıl kadar sayabilmişler, gerisini unutmuşlarmı yoksa art niyetlerindenmi hesap etmemişler orasını kestiremiyorum. Iste bu Maya´lılar var ya, bu mayalılar, başımıza bir kıyamet senaryosu bıraktılar. Şahsi düşüncem, iki kafadan kontak Mayalı bilim adamı oturmuştur, biri

- Yahu Hocam, takvim 3600 yıl oldu daha hesaplimmi?? …deyince, öteki:

- Yok usta yeter, o kadar yıl zaten kim yaşayacak ..Gerisinide mayasızlar tamamlasın….!

demiştir.

Haklı adam, ben olsam bende hesaplamazdım. Bana ne 3600 yıl sonra ne olacağından, değilmi ama.

Işin kötü tarafı Maya´lı halkı yok oldu gitti, yani kendilerini mayasızlardan kurtaramadılar. Onlar kendi kıyametlerini yaşadılar. Kendi dünyalarını yok ettiler, yetmedi şimdi birde bizim başımıza musallat oldular. Art niyet ben buna derim arkadaş. Yahu kendi dünyanı yok ettin, benim dünyamdan ne istiyorsun mayasız Maya´lı!…

Gerçi alıştık kıyamet senaryolarına. Aklım yetti yeteli her birkaç yılda bir kıyamet oldu olacak diye bekliyoruz. Kuyruklu yıldızı hatırlarmısınız? 1986 mıydı neydi. Hani gelince dünya batacak dedilerdi. Yıldız geldi, şöyle bir tur attı dünya etrafında. Baktı ki sistem tıkırında, sessiz sedasız çekti geri gitti. Yani dünya batmadı!

Sene 2000 dediler, bekledik …Eee batmadı soyha…

Boş dururlarmı? Hemen yeni tarih belirlendi, çarçabuk 2001 dediler. Oda geldi geçti, dünya mıh gibi mübarekö gene batmadı… Ardından bir Yahudi çıktı, oda:

- Herkes bir tarih belirliyor bende belirlimmi la?…dedi

Evet demeye kalmadı oda 2006 senesini seçti…Bekledik, bekledik, bekledik dünya gene batmadı. Tabi bilim adamları boş dururlarmı, onlarda bir Maya takvimi buldu, hemen hesaplara başladılar. Bir bilim adamı çıktı:

- Hesap ettim sene 2012de, büyük güneş patlamalarından dolayı dünya yok olacak!..dedi

Bir başka bilim adamı bunu duyunca beğenmedi:

- Yok la, güneş müneş patlaması değül, gökten taş yağacak başımıza. Marduk taşlarını sen duymadınmıydı hiç ..! deyiverip kitledi.

Bu kadar bilim adamı konuşurda kahinler susarmı, içlerinden bir akıllı çıktı:

- Melekler, cinlerle görüştüm ..Ufolar gelecek bizi uzaya götürecek..dedi (nereye götüreceklerse artık… inşallah Mayalılar nerdeyse oraya götürürler)

Hemen hocalarımız, ilahiyatçılarımız kızarak :

- Mehdi gelmeden olmaz, olmaaaaz..Önce Isa´yı getirecüh sonra Mehdi´yi. Öyle mayalı mayasız işlerle olmaz bu iş!..diye bağırdılar.

Elin gavuru naptı? Sustu adam paşa paşa, oturdu senaryo çizdi, film yaptı. Dün baktım, bakıncada çoştum, hayretler içinde

- Vay anasını, kıyamet böyle olacak hemi…dedim

Şimdi para verip kiyametin yalancığıni seyredeceğiz hep beraber Sinemalar´da. Kazanan kim olacak? Senaryoyu yazan kişiler. Hayır yani şunu düşünüyorum. Madem biliyorsun 2012 bu dünya yok olacak, ne diye daha film yapıyorsun be adam.

Peki 2012de kıyamet kopmazsa napacağız? Hiç birsey yapmayacağız, hayat devam ediyor diye, bir daha ki kıyameti bekleyeceğiz. Nasıl olsa bizim takvimin Mayalılar da olduğu gibi bir sonu yok. Ebediyete kadar yolu var soyhanın. Artık her üç beş senede bir film çıkarır çıkarır baktırırlar bizlere.

Işin ne, otur evinde Kıyamet senaryosu seyret.

Uzun lafın kısası; Paralar şahane, bizim Maya bahane…

Mustafa Çelebi

15 Kasım 2009 Pazar

Hangi Islam? : Kadın! (2)

Bu bölümü Kadınlara ayırmak istiyorum, nitekim hem kadını yüceltmek amaçlı, hemde kadınların, din adı altında maruz kaldıkları saçmalıkları anlatmak için.
Kuransız islam da en büyük cefayı çekmiş olan hep kadın olmuştur. Bir taraftan ' Cennet anaların ayağı altındadır' hadisi ile kadını yüceltirken, öte taraftan kadını köpek ve domuz ile aynı kefeye koyabilecek kadar edepsizce yaklaşımlara maruz bırakmışlardır. Bunu yaparken utanmadan peygamberin ağzından hadis uydurmuşlar, kadının yatak odasına kadar karışmışlardır. Buyurun neleri yozlaştırdılar görelim hep beraber.

1) Kuranda ki Kadın

Kuranı kerim kadın erkek eşitliğini savunur, asla ve asla erkek yahut kadın yücedir yahut daha aşağıdır diye birşeyler kullanmaz. Buna rağmen dini yozlaştıran kesim (ulemalar, şeyhler, hocalar, ruhbanlar, hahamlar vs vs vs) kadını adeta erkeğin kölesi haline getirmişlerdir. Bunlara örnekler çoktur. Önce biz Kuran kadın ve erkek eşitliği adına neler diyor ona bakalım.

Nisa Suresi 124 Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır.

Tevbe Suresi 71 Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah'a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
72 Allah, mümin erkeklerle mümin kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah'ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o büyük kurtuluş.

Nahl Suresi 97 Erkek yahut kadın, her kim inanmış olarak hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa, onu tertemiz bir hayatla yaşatırız. Ve böylelerinin ücretlerini, işleyip ürettiklerinin en güzelleriyle karşılarız.

Ahzab Suresi 35 Allah şu kişiler için bir affediş ve büyük bir ödül hazırlamıştır: Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar, mümin erkekler, mümin kadınlar, itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar, özü-sözü doğru erkekler, özü-sözü doğru kadınlar, sabreden erkekler, sabreden kadınlar, Allah korkusuyla ürperen erkekler, Allah korkusuyla ürperen kadınlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar, ırz ve iffetlerini koruyan erkekler, ırz ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler, Allah'ı çok anan kadınlar.

Fetih Suresi 5 İnanmış erkekleri ve inanmış kadınları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokması içindir bu. Sürekli kalıcıdırlar orada. Ve onların çirkin davranışlarını örtüp gizlemesi içindir. İşte bu, Allah katında çok büyük bir kurtuluş ve eriştir.


Evet gördüğümüz gibi Kuranı kerim kadın erkek arasında hiç bir fark gözetmemekte. Buna rağmen nasıl oluyor da, kadınları köle gibi göstere biliyorlar? Acaba bu ruhban sınıfı kuran okumamışmıdır? Yoksa okudularda, bile bile yalanmı söylüyorlar? Bu soruların cevabını sizin vicdanınıza bırakıyorum.
Kadını yüceltmeyen bir toplum daima kaybetmeye mecbur kalan toplumdur, ki şu an islam ülkeleri ne halde olduğunu görüyoruz. Yüce ALLAHIN o güzel peygamberi kadınlara değer vermesine rağmen, sonradan gelen sahtekar ulemalar dini bu hale getirip, arap geleneğini dine sokmaya çalışmış ve başarmışlardır.

2) Uydurma Hadislerde Kadın

Bilindiği gibi en büyük baskıyı, uydurma bir takım hadisler ile kadınlara bunları dayatarak yapmaktalar. Peygamber şöyle demiş, Peygamber böyle demiş. Acaba demişmi?
Ya bu hadisler uydurma ise? Ya bu hadisleri egemen güç olan erkekler uydurdu ise? Diyanet bile artık bunun farkına varmış olacak ki, hadis elemesine başlamışlardır. Malesef çok geç başladıklarını ve samimi olmadıklarını düşünmekteyim, çünkü aynı diyanet halen ilmihallerinde bu (güya) eledikleri hadisleri basıyorlar. Şu soruyu zihninizde kendinize sorun. "Peygamber acaba kuran dışı birşey yapmışmıdır? ".Bitabi birçoğunuz hayır diyecektir, bu durumda Peygamber yaşayan kuranmıdır? Illaki!
Peygamber peki nasıl oluyor da, kuranda eşit olan kadın ve erkeği kendi hadislerinde (haşa o yapmadı bunu) değiştiriyor? Çünkü onu yapan Peygamber değil Ebu Hureyre (Islam´ın Pavlusu) ve yandaşlarıdır!

Şimdi en tanınmışlarını bir gözden geçirelim:

a)
Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim, erkeklerin kadınlar üzerinde olan haklarından dolayı kadınların erkeklere secde etmelerini emrederdim.
Tirmizi, Rada, 10/1159; Ebu Davud, Nikah 40/2140
Ahmed b. Hanbel, Müsned VI, 76; İbn Mace, Nikah 4/1852


Ey kadınlar! Eğer kocalarınızın size olan haklarını bilseydiniz, ayaklarının tozunu yüzlerinizle silerdiniz.
Hafız Zehebi-Büyük Günahlar- Sayfa 187

Yukarıda ayetleri verdik. Bunları peygamber sözü diye iddia eden vicdansızlara soruyorum:" Erkeğin kadın üzerinde ki hakkını bana bir gösterin bakalım ne imiş bu hak? Biz bulamadık kuranda, siz bulabilirseniz buyurun."
Utanmadan birde Kuran da geçen bazı ayetlerin meallendirmesinde çarpıtmalar yaparlar. Böyle terbiyesizlikleri birkaç meal karşılaştırması yaparsanız kolayca görürsünüz zaten. Yukarıda ki hadis diye bize satılan boş sözler, kuranı kerim ile apaçık çelişki içindedir. Böyle birşeyi ALLAHIN peygamberi olan Abdullah oğlu Muhammed´in nasıl dediğine inanırsınız? Bu apaçık Resülü Ekreme karşı bir iftiradir!

b)
Kocanın vücudu irin ile kaplı dahi olsa ve karısı onu yalayarak temizlese yine de kocasının hakkını ödemiş olmaz.
İbni Hacer El Heytemi 2/121
Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 239


Buyrun kabul edin bakalım nasıl edecekseniz. Ederken yalnız şunuda unutmayın, bu analara da geçerli, onlar da kadın değilmidir?
Tabi ki bu hadis uydurmadır. Bu tür hadisleri takvim yapraklarında, ilmihal kitaplarında basarak kadınları halen bu tür saçmalıklara maruz bırakmalarından dolayı açıkca kınıyorum ulemayı! Bildikleri halde ALLAH hakkında yalan söylüyorlar.

c)
Çok lanet ediyor ve kocalarınıza karşı nankörlük ediyorsunuz. Aklı başında bir erkeğin aklını sizin kadar çelebilen aklı ve dini eksik başka bir varlık görmedim.
Müslim, İman, 34/132
İbn Mace, Fiten 19/4003


Daha sonra Peygamberin eşi Ayşe bu tür safsatalara nasıl karşı çıktığını, ama bir türlü sözünü dinletemediğini göstereceğim. Bu hadis hem peygamberimize hem kurana, hemde akıl ve mantığa iftiradır!

ç) Yine bu zihniyet, Muhammed Mustafa´yı (salatü selam olsun ona) kullanarak kadınların çoğunu cehennemlik ilan etmişlerdir. Böyle korkunç hadisleri uyduran bir zihniyet, peygambere ne kadar iman ettiklerini sizin vicdanınıza bırakıyorum.

Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz ve çok istiğfar ediniz. Çünkü ben Cehennem halkının çoğunun sizler olduğunu gördüm.
Müslim, İman, 34/132
İbn Mace, Fiten 19/4003


Peki şu ayet ile bu sözü nasıl bağdaştıracağız acaba?

Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar, mümin erkekler, mümin kadınlar, itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar, özü-sözü doğru erkekler, özü-sözü doğru kadınlar, sabreden erkekler, sabreden kadınlar, korunup sakınan erkekler, korunup sakınan kadınlar, sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça hatırlayan erkekler ve Allah’ı çokça hatırlayan kadınlar; bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ödül hazırlamıştır.
Ahzab Suresi 35


d) Yukarda da dediğim gibi yatak odasına girmekten bile çekinmemişler, adeta kadını (affınıza sığınarak diyorum) seks kölesi yapmışlardır!
Bakın şu terbiyesizliğe:

Kişi kadınını yatağa davet eder de kadın kaçarak eşi sinirli bir şekilde gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lanet eder.
Sahihi Buhari 9/36


Bu külliyen yalandır, böyle birşey için Kuranı kerimde tek bir ayet dahi bulamazsınız. Kuran da olmadığı gibi bu tür rivayetler kadını küçük düşürme, hor görme, ve kadını köle yerine koyma için uydurulan sözlerdir. Malesef halen bunlar ilmihal kitapların da mevcutdur.


e)
Bir kadın kocasından boşanırsa o kadına cennet kokusu haram olunur.
Kadınlara Dîni Bilgiler sayfa 61


ALLAHIN laneti yalancıların üzerinedir der Kuran. Bu sözü yazan yarın cehennem ateşinden acaba kendini nasıl kurtaracak?
Bakın boşanma ile alakalı kuran ne diyor!

Bakara Suresi 227 Eğer boşanmaya kesin karar vermişlerse, şüphesiz Allah çok iyi işiten çok iyi bilendir.


Burda kadın boşanamaz diye birşey görüyormusunuz siz? Kuran da bu konu Bakara suresinde ayrıntılı bir şekilde anlatılır. Dileyen orda mealden okuyabilir.
Boşanmak her insanın, yani erkek ve kadının hakkıdır. Kimse bunu engelleyemez. Tabi ki barışmak ve yuvayı ayakta tutmak daha güzel ve daha iyi birşeydir, ama kocada hayır yoksa kadını o kocaya bağlamakta zulümdür! !


f)
Dövme yapan ve yaptırana, yüzdeki tüyleri aldıran ve estetik için dişlerini seyrelttiren kadınlara Allah lanet etsin.
Sahihi Buhari

Takma saç takan, taktıran, kaşları incelten, kaşlarını incelttiren, dövme yapan ve dövme yaptıran lanetlenmiştir.
Ebu Davud, Tereccul, 5


Eğer bir kadın peruk takarsa, eğer kol ve yüzüne dövme ya da ben yaparsa, yüzünden ve kaşlarından cımbızla kıl aldırırsa, yüzüne güzellik vermek için şekil değiştirirse lanetlenmiştir.
İmam Şarani – Uhudul Kubra – Sayfa 313, 867, 889


Bu yukarda ki alıntıya göre, türkiyede ki kadınlarımızın yüzde doksanı lanetlidir! Analarımız, teyzelerimiz, halalarımız, bacılarımız, eşlerimiz hepsi cehennemliktir. Kaşını aldırmayan birini siz tanıyormusunuz? Peki bu hadis sahihmidir? Yobazlara göre Sahih, bize göre değil!


g)
Bir hadise göre Ashabı Kiram karılarının pencere ve kapı aralıklarından dışarıyı seyretmelerini ve erkek görmelerini önlemek üzere evlerinin pencerelerini sıkı sıkıya kapatırlar, dışarıya bakanlara dayak atarlardı.
İmamı Gazali-İhyayı Ulumuddin 2/122


Imam Gazaliyi ALLAH affetsin, nitekim böyle birşey ne tarihte nede rivayetlerde mevcutdur.Tam tersine tarihi okuyanlar bilir ki, kadınlar mescide giriyor, çıkıyor, ortalarda serbestce gezebiliyorlardı.


ğ)
Kadınları zarar vermeyecek miktarda aç, aşırı gitmeyecek kadar da kıyafetsiz bırakınız. Çünkü kadınlar iyice doyar, güzelce giyinirlerse onlar için dışarı çıkıp gezmekten daha sevimli bir şey yoktur. Fakat onlar biraz aç, biraz da çıplak kalırlarsa onlar için evde oturmaktan hayırlı bir şey yoktur.
İbnül Cevzi, Mevzuat, II/282-283; Suyuti, Leali, II/154
İbn Arrak, Tenzihü’ş-Şeria, II/212-213


Kadınlarınıza evlerinin kapısında oturmamaları için yeni elbise yaptırmayın, çünkü elbiseleri güzel ve yeni olursa kalplerine dışarı çıkmak arzusu gelir.
İmamı Gazali-Kimyayı Saadet sayfa:178
İbn Ebi Şeybe, Musannaf, IV/II, 420


Şimdi bu safsatayı kadınlarımıza uygulayacak olursak şöyle bir tablo çıkar karşımıza.
1) Kadınları biraz aç bırakmak gerek
2) Kadınları kıyafetsiz bırakmak gerek
3) Kadınların en sevdiği şey erkeklerle her yerde cilveleşmek.
4) Ikinci en sevdikleri şey ha bire gezmek!
Peki bu analaramız içinde geçerlimi? Öyle ya onlar kadın değilmi? Hanginiz anasını yarı çıplak yarı aç yatmasına gönlü el verecek? Acaba bu safsatayı uyduranlar bunu yapmışlarmıdır?


h) Yorumsuz kadınlarımızın bilgisine sunacağım şu dizeleride, lütfen sindire sindire okuyun. Okuyun ki din adına neler uydurulmuş göresiniz ve anlayasınız. Gazali Gazali diye övüp bitiremedikleri alimden bir demet hizmetinize sunuyorum. Buyurun....

"Dışarı çıkması kesin gereken kadın ise kocasından izin aldıktan sonra dışarı çıkacak ve şu kurallara kesin uyacaktır:

1-Sıkı sıkıya örtünüp kötü giysilere bürüne,

2-Hiç çıkmamış gibi davrana,

3-Başını öne eğip kimsenin yüzüne bakmaya,

4-Kalabalığa karışmaya,

5-Erkeklerin bulunduğu yerlere yanaşmaya,

6-Herkesin dolaştığı sokaklardan uzak dura,

7-İşini bir an önce bitirip evine döne,

İmamı Gazali – İhyayı Ulumuddin – 2/290 "




'Kadın sekiz sıfatlıdır:

1-Giyim kuşam hevesinden maymun.

2-Fakir düşmeye razı olmadığından köpek.

3-Kocasına ve diğer insanlara kibrinden yılan.

4-Gece gündüz koğuculuk yaptığından akrep.

5-Evden eşya sattığından fare.

6-Erkeklere hile kurduğundan tilki.

7-Kocasına itaat ettiğinden dolayı koyundur.

İmamı Gazali- İhyayı Ulumuddin '


Şimdi bu kadınları övmekmidir, yoksa küfretmekmidir. Şeriat diye bağıranların getireceği rejimin bu olacağından emin olun! Hatta Gazalinin sözlerini kabul etmeyenleri kafirlik ve dinsizlik ile suçladıklarınıda hatırlatayım. Yani siz şimdi bu sözlere katılmayınca, siz dinden çıkmış oluyorsunuz. Siz bunları eleştirince siz kafir oluyorsunuz.
Bunları savunan yobaz kesime soruyorum "Hangi ayete bağlıyorsunuz bunu siz? ! ". Kuran böyle birşey diyormu? Yok!
Kuran demiyor ise siz kim oluyorsunuz da ALLAH adına böyle safsatalar uyduruyorsunuz? !

Nisa Suresi 32 Allah'ın, bir kısmınıza bir kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay var; kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay var. Allah'tan, O'nun lütfunu isteyin! Allah, herşeyi iyice bilmektedir.


Bu ayet ile yukarı da ki verdiklerimizi nasil bağdaştırıyorsunuz?

Ve şu alimlerinde sözlerini bir dinleyelim, ne demişler Imam Gazali ile ilgili. Bunuda halktan saklarlar bu sahtekarlar!

Iyaz b. Musa ebu’l Fazl el Yahsubi es Sebti el Maliki, meşhur ismiyle Kadı Iyaz, 1083’te Septe’de doğmuş ve özellikle fıkıh, hadis sahasında tanınmış bir İslam alimidir. Maliki mezhebine müntesiptir.
Kadi Iyaz Gazali icin söyle demisdir
Şeyh ebu Hamid el-Gazali kendisi hakkında çok kötü haberler olan ve korkunç kötü kitapları olan biridir. Sufilikde çok ileri gitmiş, sufiliğin savunucusu ve davetçisi olmuş ve bu hususta meşhur kitaplar kaleme almıştır.
Kitaplarındaki bazı bölümler, kendi aleyhinde değerlendirilmiş ve ümmet onun kötü biri olduğuna hükmetmiştir. Allah onun gerçek durumunu bilendir.
Sultanın emri ve batıdaki ulemanın fetvası onun kitaplarının yakılması ve bu kitaplardan uzak durulmasıdır. Bu emir ve fetvaların gereği yapılmıştır.
Siyer en-nubela 19/327


Nevevi
Nevevi, Receb ayının ilk cuma günü kılınan Regaib namazı hakkında sünnetten midir, yapılması hoş olan bir amel midir yoksa bidat midir diye sorulduğunda şu şekilde cevap vermiştir:
Bu şeytani bir ameldir ve çok şiddetli biçimde eleştirilmiş bir bidattir.
Sonra şöyle devam etmiştir:
Birçok ülkede çok sayıda kişi tarafından bu namazın kılınıyor olması yahut Kutul Kulub veya İhyaı Ulumuddin gibi kitaplarda bahsi geçiyor olması seni aldatmasın. Bu hiçbir temeli olmayan bir bidattir.
el-Miyarul Magrib 1/300


Ibnü'l-Cevzi
el-Muntazam isimli eserinde şunları söylemektedir:
''Gazali İhyayı yazmaya Kudüsde başlamış ve Şam'da tamamlamıştır ancak, eserini sufilerin metodu ile yazarak fıkıh kurallarına riayet etmemiştir.''

Sultan Ali ibni Yusuf ibni Taşfin
Dönemin sultanıdır ve İhya'nın yakılmasını emretmiş ve yaktırmıştır. Zehebi onun hakkında şöyle der:
''Cesur, mücadeleci, adil, dinine düşkün, takvalı, erdemli, alimlere saygılı ve alimlerle iştişare eden biriydi.''
Siyer Alemun Nubela, (20/124) .


''Ali İbni Yusuf İhya'yı yaktırdı ve bu kararı döneminin alimlerinin icmasına dayanmaktaydı''
El-Miyar El-Mureb (12/185)


i)
Hanefilerden bazıları kadının sesinin de avret olduğu görüşündedirler;
Fıkhus Siyre sayfa:400


Kuran da kadın sesi ile hiç birşey geçmez. Kadın sesi avret felan değildir. Bunu iddia eden herkes din adına yalan söylüyor. Ebu hanefi böyle birşey ne söylemiştir nede istemiştir. Bu tür saçmalıklar sonradan onların adına uydurmadır. Peki soruyorum ey ulema, eve telefon gelince nasıl olacak bu iş? Yahut süpermarketde, bakkalda, iş yerinde nasıl uygulayacağız biz bunu? Yani size göre kadın zaten ne yapsa cehennemlik oluyor, zavallı kadın başka çaresi yoktur, hangi adımı atsa size göre haram/günah. Kadın konuşsa haram, sussa haram, yürüse haram, dimdik dursa haram.

Oysa Şaafi mezhebine göre kadının sesi avret değildir. Yani şöyle bir tablo çıkıyor şimdi karşımıza. Hanefi mezhebinden olan kadın konuşursa haram işliyor, Şaafi mezhebinde olan kadın konuşursa haram işlemiyor. Yani Hanefiye göre büyük günah ve hatta bazılarına göre zina! Şaafiye göre gayet doğal.
Buyrun Şaafilerin görüşü.

Şâfiî mezhebi âlimleri ve diğer müçtehidler şöyle derler: “Kadının sesi avret değildir. Çünkü kadın alış veriş yapar, mahkemede şahitlikte bulunur. Bunun için sesini yükselterek konuşmak zorunda kalır.(Tefsîrü Âyâti’l-Ahkâm, 2: 167.)


Ve Hanefi fıkıhının bu görüşüne göre Resülü ekrem efendimiz günah işlemiş oluyor! Niyemi? Şu hadise bakarmısınız lütfen:

Amr bin Şuayb rivayet ediyor:
Bir kadın yanında kızı ile birlikte Resulullaha (a.s.m.) geldi. Kızın kolunda iki altın bilezik vardı. Resulullah (a.s.m.) kadına sordu: “Bu bileziklerin zekâtını veriyor musun? ”
Kadın, “Hayır, vermiyorum” diye cevap verdi.
Bunun üzerine Resulullah (a.s.m.) tekrar sordu:
“Peki, kıyamette bu iki bilezik yerine Allah’ın sana ateşten iki bilezik taktırması hoşuna gider mi? ”
Kadın iki bileziği hemen çıkarıp Resulullaha (a.s.m.) uzattı ve “Bunlar artık Allah ve Resulüne aittir” dedi.(Tirmizî, Zekât: 12.)


Şimdi bu kadın hanefi ise yandı, ama Şaafi ise işi kurtardı. aa unuttumdu o zamanlarda mezhepler yokturdu. Peki bu kadın ile konuşan Resülü ekrem hangi kitaba uyduda konuşmakta bir beis görmedi?
Tabi ki kuranı kerime uydu. Peki bize ne oluyor da kurana uyacağımız yerde bir takım uyduruk sözlere uyuyorsunuz?
Cevabı sizin vicdanınıza bırakıyorum!



ı)
Kadınlara yazıyı öğretmeyin. Dikişi ve Nur Suresini öğretin.
İbnü’l Cevzi, Mevzuat II, 269


Kızlarınızı okutmuyormusunuz? Okutmayalım´mı yani? Ulema sözünde asla yalan olmaz, hepsi hakikat konuşur diyenler. Ulemanız bu görüşte, kabul etmiyorsanız sizde en az benim kadar dinden çıkmış oluyorsunuz onların gözünde. Yok kabul ederseniz, çocuklarınızı hemen okullardan alın!
(Merak ediyorum acaba gerçekten kız çocuğunu okutmayanlar varmı daha)


j)
Bir kadın kocasından boşanırsa o kadına cennet kokusu haram olunur.
Kadınlara Dîni Bilgiler sayfa 61


Peki şimdi şu soruyu soracağım, Hz Zeyd hanımını boşamıştır, bu durumda Hz Zeynep anamız cehennemlikmidir? Hemde bildiğiniz gibi de değil. Zeynep anamız kendisi boşanmak istemiştir!


k)
Kadının yeri soğumadıkça erkek, kadının oturduğu yere oturmamalıdır.
Kadınlara Dîni Bilgiler sayfa 24


Sadece şu soruyu soruyorum. Siz sapıkmısınız? Öyle ya, demek ki siz kadının kalktığı yere oturunca onun sıcaklığını hissetiğiniz için yahut kokusunu aldığınız için aklınız edepsizliğe gidiyor. Gidiyor ki böyle birşeyi uydurabiliyorsunuz. Şimdi bunu savunan bir insanı ben nasıl evime alacağım? Bu adamla nasıl aile ortamında oturacağım? Bu sapıklık değildirde nedir acaba?

Nisa Suresi 120 Şeytan, onlara söz verir, ümit verip hayal kurdurur, hurafeye/anlamını bilmeden okumaya iter. Ama o, onlara bir aldanıştan başka hiçbir şey vaat etmez.


Evet gördüğünüz gibi kadınlar üzerine uydurulan hadisler, ulema görüşleri, sözler, fıkıh vesaire hepsi kuran ile apaçık çelişki içindedir. 1300 yıldır din adına kadınlara zulüm yapılmıştır, şeriat adına en çok çile çeken hep kadın olmuştur! Şimdi daha halen şeriat diye bağıran bacılara şu soruyu sormak istiyorum.
Şeriata göre kocanız dört kadınla evlenme hakkı vardır, siz kuma gitmeye razımısınız? Yahut üstünüze kuma getirilmesine razımısınız? .
Sanıyorum ki hayır değilsiniz.
Kadınlar bizim ile eşitdir, onlar çocuklarımızın anneleri, düştüğümüz yerde bizi ayağa kaldıran melekler, aç olduğumuzda bizi doyuran analar, sussuz olunca hemen su yetiştiren Hızır sıfatlılar, hayatımızda arkadaşlık yapan dostlar, bizim huysuzluğumuza katlanan derviş sabırlılar, hastalandığımızda bizi iyileştiren hemşireler, yatağımızda bizim üşüdüğümüzü fark ettiklerinde bağırlarına basan güzeller....
Kadını nasıl olurda siz domuz ve köpek ile eş tutarsınız? Böyle düşünen zihniyete bir büyük YUH benden!

“üç şey namazı bozar: köpek, eşek ve kadın…” mealinde rivayet edilen sözü duyan Aişe, bunu rivayet eden Ebu Hüreyre’ye:
“yazıklar olsun, bizi köpeklerle ve eşeklerle mi bir tutuyorsunuz” diyor.
Ama Aişe’nin bu reddiyesine rağmen bu söz asırlardır Peygamberin sözü diye rivayet edilebiliyor.



Devamı gelecek


Mustafa Çelebi

12 Kasım 2009 Perşembe

Hangi Islam ? (1)

Hangi Islam diye sorduğum için beni kınamayın. Gerçekten birçok islam anlayışı var olduğundan, bu başlığı seçmeye mecbur kaldım. Soruyorum size "hangi islami yaşıyorsunuz? ". Şimdi şaşkın şaşkın bana bakıp " kaç islam var ki " diyenleri duyuyor gibiyim.
Açıklayayım efendim. Üç Islam var

1) Kuran´da ki Islam
2) Kültürel Islam
3) Ilımlı Islam

...
Tek tek bunları ele alacak olursak, o zaman sizde göreceksiniz ki gerçekten üç ayrı islam anlayışı var imiş. Aslında suç insanlarımızda değil, suç başlarında olan sahtekar hocalarda, daha doğrusu Ruhban sınıfında! Bu arada ruhban sınıfı dememe sakın kızmayın, bilakis ALLAH kendisi bu sözleri kullanıyor. Misal bakın şu ayete:

Tevbe Suresi 31 Allah'ın yanında hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet/kulluk etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka. Onların ortak koştuklarından arınmıştır O.


Bu ayeti Peygamberimiz öyle muhteşem şekilde açıklıyor ki, okuyunca gözünüzden perde açılır gibi anlıyorsunuz olayı:
Bakın Resulullah ne buyurmakta bu ayet ile ilgili:

Önceleri bir hristiyan olan Adiy b. Hâtim, İslâm'ı kavrayıp anlamak niyetiyle, şüphelerini gidermek için Hz. Peygamber'e birkaç soru sorar. Sorulardan biri "Bu ayet bizi, âlimlerimizi ve râhiplerimizi rabler edinmekle suçluyor. Bunun gerçek manası nedir? Zira biz onları kendimize rabler edinmeyiz" der. Hz. Peygamber cevaben: "Siz onların gayr-i meşru ilân ettiklerini haram, meşru dediklerini (helâl) sayıp öylece kabul etmiyor muydunuz? " Adiy, "evet böyledir" diye tasdik eder. Hz. Peygamber, "İşte bu sizin onları kendinize rabler edinmenizdir" buyurur.
(Mevdudi, Tefhim, (Türk. Çev.) II, 209) .


Bu hadis kendilerinde Haram ve Helal etme yetkisinin var olduğunu sananları ne ile suçladığını görüyorsunuz. Kendilerini rabler ediniyorlar! Yani halk bunlara tapıyor. Misal verelim, sorsak ipek giyinmek erkeğe harammıdır? Kesinlikle yüzde yetmişi evet diyecektir.
Kuran peki ne diyor bu konuda? Hiç birşey, kurana göre haram felan değildir. Peki haramı ve helalı ALLAH belirlediğine göre, nasıl oluyorda Kuran da bu konu ile hiç birşey yazılı olmadığı halde haram oluyor?
Demek ki, kendisini rabler edinenler bazi işine gelen uyduruk hadisi alıp, onunla haram ve helal belirlemeye kalkışıyorlar. Aynı ruhban sınıfı dokuz yaşında çocukla evlenmeyi de helal sayanlar değilmidir? Oysa Tarih diyor ki "Ayşe minimum 17 yaşında idi". Şimdi benim gibi kara cahil bunu tarihten çıkarıyor, öğreniyor da, bu ruhban sınıfımı bunu göremiyor?

Daha da ötesine gidelim, düne kadar Kefir içmek haramdır diyenler, acaba hangi ayete dayanıyorlardı? Yahut sigara için haram diyen neye dayanıyor? Adam kalkmış diyor ki "Sigara sağlığa zararlıdır, bunun için haramdır! ". Hani bir güzel şiir vardır:

Biliyorsan konuş deyyüs
Konuşta feyz alsınlar
Bilmiyorsan tut dilini
seni bir adam saysınlar! '.

Aynen sigara için haram diyen ruhbanlara iade ediyorum bu sözü. Sağlığa zararlı diye haram olacaksa, o zaman araba kullanmak niye haram değildir? Öyle ya, arabanın içinden çıkan gaz sigaradan daha zararlı, yahut fabrikaları niye haram etmiyoruz? Ya peki çok tuzlu yemek? Yahut meyveleri ilaçlamak? vs vs vs..Bu liste uzarda uzar. Demek ki, sigara haram olmadığı halde (kuran hiç bir şekilde haram demez) bu insanlar işine geldiği gibi haram ve helal üretme derdinde. Ellerinde bir sihirli değnek, işlerine geldiği gibi "Aha şu haram, bu haram değül! Şunu helal edek, bunu helal etmiyek" diye bağırıp duruyorlar. Kuran bunlara ne der biliyormusunuz?

Buyrun kurandan dinleyin:

Yunus Suresi 59 De ki: 'Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal? ' De ki: 'Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz? '

A'raf Suresi 32 De ki: 'Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş? ' De ki: 'Dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindirler.' Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyor.

'Maide Suresi 87 Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.

En'am Suresi 119 Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Zorda kalışınız dışında üzerinize haram kıldığını bizzat kendisi size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi keyiflerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Hiç kuşkusuz, seni Rabbin sınır tanımaz azgınları çok iyi bilmektedir.

En'am Suresi 140 Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira ederek haramlaştıranlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.

Maide Suresi 63 Ruhbanları ve hahamları onları, günah oluşturan sözlerinden, haram yemekten alıkoysalardı olmaz mıydı? Ne kötüdür onların sınaat/teknoloji olarak üretmekte oldukları.


***
Evet Yunus Suresi 59 da ne diyor Rabbimiz bize? Daha doğrusu nasıl fırça çekiyor?
"Ne olduda size, birini haram birini helal ettiniz "
diye sesleniyor? Evet söyleyin bakalım ey hocalar, tarikat şeyhleri, Nurcular, Fethullahçılar ve diğer yeni islam üretme çabasında olanlar.
"ALLAH size izinmi verdi? Yoksa iftiramı ediyorsunuz ALLAHA".
Bunu ben sormuyorum, ALLAH soruyor!

Şimdi bazı akıllı çıkacak diyecek ki "Efendim Peygamberimiz haram etmiştir". Sus yalan söyleme, kuran bu söylenen sözünde önünü kesmiştir. Tahrim Suresi birinci ayet var. Peygamberimiz hayatında bir kez birşeyi haram etmeye kalkışmıştır, hemen ALLAH karşı çıkmıştır. Bakın şu ayete:

Tahrim Suresi 1 Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.'


Tatlı bir dil ile peygamberini eleştiriyor ALLAH. Hangi hakla haramlaştırıyorsun diye soruyor. Kendi nefsi işin, daha doğrusu kendi ailesine bile haram kılamayan peygamber acaba başkasının nefsine nasıl birşeyleri haram kılacak? Yani siz bu ayeti görmezdenmi geleceksiniz? Görmedinizmi bu ayeti ey ilahiyatçılar? Yukarda ki ayetleri okumadınızmı?

Birde Mekruh çıkardılar başımıza.. Neymiş efendim "Üç mekruh bir haram imiş". Ben böyle bir sözden ALLAHA sığınırım.. Külli yalan! !
Mekruh hiç bir şekilde kuranı kerimde haram diye geçmez. Haram kelimesi zaten arapça. ALLAH mekruh kelimesini kullanmak istese idi kullanırdı. Kullanmadığına göre, nasıl oluyor da bu ruhban sınıfı bunu uydurabiliyor utanmadan? !
Gösterin bana ey ilahiyatçılar, Mekruh kuranda ne için kullanılmış. Gösterinde bizde aydınlanalım. Biliyorum ki gösteremiyeceksiniz. Madem böyle birşey yoktur kuranda, hangi hakla peki insanlara bunu dayatıyorsunuz?

Utanmadan hülle diye birde saçmalık çıkarıyorlar, neymiş efendim kuranı kerimde öyle yazıyormuş. Mert olan çıksın hangi ayetler imiş göstersin! Bu konuyu başdan sona kadar böyle olmadığını ispatlarıyla serebilirim önünüze. Hülle diye birşey yoktur kuranda.

Bir başka uydurmada "üç kez boş ol deyince kadın boşanılırmış". ALLAH yalancının belasını verecektir.
Külli yalan, kuran da böyle birşey yazmaz! Sen yolda gördüğün bir kadına üç kez "Benimle evlen, benimle evlen, benimle evlen" diye evlenebiliyormusun ki, üç kez "boş ol" demekle boşanabilesin? Bu ne lahana turşusu böyle yahu?!
Size din diye dayattıkları, Kuranı kerim´de ki islam değil,, Hocaların, ruhban sınıfının, şeyhlerin uydurduğu, kendi menfaatları için sizi kandırma aracı olarak kullandıkları bir din. Bakın ALLAH kuranda din adamı diye bir kavram tanımaz. Kuran müftü, hoca, şeyh felan kabul etmez. Herkes alimdir, herkes birşey öğretebilir. Sen bunu bilirsin, ben başka birşey bilirim. Sen benden, ben senden öğrenirim.
Alim demek eşitdir Evliya demekte değildir. Bu arada evliya demişken kuranda ki şu ayetleride asayım ben. Bakın ALLAH evliya için ne diyor. Bunuda insanlardan saklarlar bu sahtekarlar.
Öncelikle şunu açıklayarak asayım ayetleri. Arapçada 'VELI' tekil 'EVLIYA ' çoğuldur. Ve manası destekçi, dost, koruyucudur..Şimdi gelelim ayetlere, şaşıracaksınız...

Kuranda Veli ve Evliya geçen ayetler.

A'raf Suresi 3 Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

Bakara Suresi 107 Bilmedi mi ki göklerin de yerin de mülk ve saltanatı yalnız Allah' ındır.Sizin için Allah'tan başka ne bir veli vardır ne de bir Nasır/yardımcı.

Ankebut Suresi 41 Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!

Zümer Suresi 3 Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, 'biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.' diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

Şura Suresi 6 O'nun berisinden veliler edinenlere gelince, onlar üzerine gözcü de Allah'tır. Sen değilsin onlara vekil.

Şura Suresi 9 Yoksa O'ndan başka veliler mi edindiler? Allah! O'dur gerçek dost. Ölüleri O diriltir. O herşeye güç yetirir.

Şura Suresi 46 Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek velileri yoktur. Allah'ın saptırdığı kimse için artık hiçbir yol yoktur.

Casiye Suresi 10 Arkalarından cehennem! Kazanmış oldukları da Allah dışında edindikleri veliler de onlara hiçbir yarar sağlamayacaktır. Çok büyük bir azap vardır onlar için.

Kehf Suresi 102 Küfre sapanlar, beni bırakıp da kullarımı veliler edineceklerini mi sandılar. Biz cehennemi bir konuk evi olrak inkârcılar için hazırladık.

A'raf Suresi 196 'Benim veli'm, o Kitap'ı indiren Allah'tır. O, hayır ve barış seven kulları koruyup gözetir.'

Rad Suresi 16 De ki: 'Göklerin ve yerin Rabbi kim? ' De ki: 'Allah.' De ki: 'O'nun yanında başka Evliya mı/destekçiler mi edindiniz? Bunlar kendilerine bile yarar sağlayıp zarar verme gücünde değiller.' De ki: 'Körle gören yahut karanlıklarla ışık bir olur mu? Yoksa Allah'a, tıpkı O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da yaratış/yaratılanlar kendileri için benzeşir hale mi geldi? ' De ki: 'Allah'tır her şeyi yaratan, O'dur Vâhid ve Kahhâr olan.'

Ahkaf Suresi 32 Allah'ın davetçisine uymayan, yeryüzünde hiç kimseyle yarışamaz/hiç kimseyi âciz bırakamaz. Böylesinin, Allah dışında/Allah'ın davetçisi dışında Evliyası da olmaz. Böyleleri apaçık bir sapıklık içindedir.

En'am Suresi 121 Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi Evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O şeytan Evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir.

***

Evet ne diyor rabbimiz?
A'raf Suresi 3 Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!


Bir takım Velilerin ardına düşmeyin diyor. Madem ALLAH böyle diyor, şu an tarikat şeyhlerini nasıl bağdaştıracaz bu ayet ile?
Kuranı kerime göre her Mümin ALLAHIN velisidir. Peki nasıl olduda bize veli kavramı ve Evliya kavramı başka manalar da satıldı?
Çok basit, bizi kuran okumaktan men ettiler, halen cami köşelerinde şu vaazı duymuyormuyuz? "Siz kuran okumayın, anlamazsınız".
ALLAH bunu bir çırpıda kuran´da yalanlar. Hatta lanet okur. Kafir türkçe manası nedir biliyormusunuz?
Kafir = Gerçeği örten/ gizleyen

Ali İmran Suresi 78 Onlardan bir zümre vardır, aslında kitap’tan olmayan birşeyi siz kitap’tan sanasınız diye, dillerini kitap’la eğip bükerler.O, Allah katından olmadığı halde “Bu, Allah katındandır.” derler.Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler.


Evet bunlar napıyormuş? ALLAH katından olmadığı halde bizlere "bu ALLAHTANDIR" diye yalan söylüyorlarmış. Ne kadar ilahiyatçı varsa bu ayetleri bilir, ne kadar Hoca varsa bunu bilir, ne kadar şakirt varsa bunu bilir ama size anlatmazlar. Çünkü anlattığı an siz uyanırsınız ve uyandığınızda o cemaatden kesinlikle ayrılırsınız.

Artık uyanmanın vakti gelmedimi?

Ya-sin Suresi 11 Sen ancak o zikire/Kur'an'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele!




devamı gelecek...

En doğrusunu bilen ALLAH´tır
Hatasız olan sadece odur.
Saygılarımla


Mustafa Çelebi